HIV meselesi şaka değil!

A -
A +

Önceki gün korkunç bir haber vardı ekranlarda…

 

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sıla Akhan, gerçekte 8 şiddetinde deprem oluşturması gereken bir demeç verdi! Sıla Hoca, bir bilim insanı duyarlılığıyla bu meseleyi dümdüz şöyle anlattı:

 

“Polikliniğe her hafta neredeyse bir iki yeni hasta geliyor. Bunların bir kısmı hastalığın başında olan kişiler, bir kısmı da çok geç tanıda olan hastalar. Türkiye’de HIV artış eğiliminde. Aslında bambaşka şikâyetlerle bambaşka bölümlerde buluyoruz bu hastaları. Hastaneye tetkik için yatmış oluyor ve HIV enfeksiyonunun pozitif olduğunu görüyoruz. Bu konuyla uğraşan hekimlere daha çok yansıdığı için onlar için de sıra dışı bir fazlalık. Ama bir yandan da test yapılmasını teşvik için önemli çünkü enfeksiyonu olup da bulaştırmaya devam eden ve aynı zamanda bilmeyen çok kişi var. O yüzden de bir gizli pandemi gibi konuşuluyor bizim aramızda... HIV enfeksiyonu öyle bir şey ki bir on yıl kadar hiç kimsede bir şikâyet yapmadan normal hayatını sürdürmesini sağlıyor. Ama bu şekilde devam ederken sürekli immün sistemini yıpratıyor ve sürekli bir savaş oluyor vücutta ve buna 'immün yaşlanma' diyoruz. Eğer hasta bu olayın on yılını geçirdiyse geri dönüşü çok zor oluyor. Mutlaka üzerine gidilmesi gereken -ve hatta anonim test merkezleri olsun- bir mücadele...”

 

Türkiye’de geçen yılın resmî verilerine göre 35 bin 800 teşhis konulmuş hasta var ancak kimi uzmanlar bu sayının yüzlerce kat üzerinde hasta olabileceğini söylüyorlar! HIV’in bir ileri aşaması AIDS!

 

Bu ülkede ilk AIDS vakası 1985 yılında görülmüş. Dünden bugüne ne oldu da bu veba ülkemizde hortladı ve bir üniversite hastanesinin laboratuvarında her hafta bir iki hasta yakalanmaya başladı.

 

Çünkü diye başlayacağımız argümanlarımız o kadar fazla ki. Bunun birçok nedeni var. Başta evlilik kurumunun yıpratılması, boşanmaların çoğalması, zinanın çığ gibi artması, ülkeye doluşan milyonlarca yabancının serseri mayın gibi ortalığı sarması, internetin ahlaka mugayir sitelerle dolup taşması, hiçbir tedbirin alınmaması, zinanın suç olmaktan çıkarılması, evlilik yaşının çok ileri yaşlara taşınması, nikâhsız hayatlar vs…

 

Alınız size modernite!

 

İşte dünyanın en ağır, en yüz kızartıcı hastalığın virüsünün bizim toplumumuzun içinde Sıla Hoca'nın deyişiyle bir gizli pandemi misali yayılmasına kulaklarımızı mı tıkamalıyız? Görmezden mi gelmeliyiz? Bu gerçeği yok mu saymalıyız?

 

Öncelikle Aile Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı bu meseleyi müzakere edip gerekli tedbirleri ivedilikle almalıdır. Koronada nasıl ki bu virüsü yayan kişi takip kıskacına alınıyordu, şimdi bu işlem HIV virüsü için yapılmalıdır.

 

Belki de hastaneye her başvuran vatandaşa bu testi yaptırmak zorunlu hâle getirilmelidir. Afrikalı, Afgan, Suriyeli, Bangladeşli, Hindistanlı, Pakistanlı damatlar ve gelinler hızla çoğalıyor bu ülkede! Rus gelin ve damatlar da! Ne oluyor bu millete? Hayırdır, bin yıllık töremize ne oldu? Bu yabancı merakı nereden çıktı? Bu kabil evlilikleri ve münasebetleri kim teşvik ediyor?

 

Büyüklerimiz, evlerine alacakları gelini de damadı da “kök-köçek” yani “soyuna sopuna” bakarak araştırır öyle kabul ederlerdi. Şimdi Afrikalının biri elini kolunu sallayarak ülkemize geliyor. Gelen gitmiyor zaten ve buraya yerleşmenin peşinde. Ve bizim Türk kızlarını(!) bu adamlara gözünü kırpmadan verip evlendiren aileler var! Ortalıkta siyahi Türk çocukları geziyor! Çok hazin!..

 

Hasılı, Türkiye birçok anlamda gizli bir pandeminin içinde aslında.

 

Bu HIV meselesi şaka değil!

 

Gerçekten değil…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.