İran zevahiri kurtardı mı?

A -
A +

İran, Orta Doğu’nun en dramatik oyuncularından biri.

 

Yıllardır nükleer programı etrafında dönen bir gerilim filmi yazıyor!..

 

Batı, “Bu nükleer silah mı?” diye sorarken, İran “Sadece barışçıl enerji!” diye ısrar ediyor. Ama herkes biliyor ki, bu işin içinde biraz da “bölgesel güç” pozu var. ABD’nin nükleer tesislere yönelik son saldırıları, İran’ı köşeye sıkıştırdı. Fordo, Natanz, İsfahan… Her biri Tahran’ın gurur projeleri. Bu tesisler vurulunca, İran’ın elinde iki seçenek kaldı: Ya gerçekten sert bir karşılık verecekti ya da “bir şeyler yapmış gibi” görünecekti. Tahran, ikinci yolu seçti. Çünkü, ne de olsa, bu coğrafyada asıl mesele yapmak değil, yapmış gibi görünmek!..

 

ABD’nin ve İsrail’in hain ve kahpe saldırılarında imajı yıkılan İran, işte tam da burada adı bile destansı olan “Hayber” füzelerini sahaya sürdü. İran Devrim Muhafızları, bu füzelerin ne kadar muhteşem olduğunu anlatırken, sanki uzay çağından bir silahı tanıttılar. Uydu güdümlü, yüksek isabet oranlı, atmosfer dışında saatte 19.500 km hıza ulaşan bu füzeler, teoride birer korku makinesi!

 

Peki, pratikte? Katar’daki El-Udeyd Üssüne atılan 18 füzeden sadece biri hedefe yakın bir yere düştü, o da üssün içine değil, muhtemelen bir kum tepesine. Diğerleri? Ya denize düştü ya da havada imha edildi. İran devlet televizyonu IRIB, “Fetih Müjdesi” adını verdikleri bu operasyonu göklere çıkardı, ama Katarlı yetkililer “Can kaybı yok, hasar yok” deyince, işin rengi belli oldu. Bu, tiyatro sahnesinde patlayan bir balon gibiydi: Büyük bir gürültü, ama sonuç sıfır!

 

Peki, İran neden böyle bir yola, yani ‘itibarda hile’ oyununa başvurdu?

 

Cevap basit: İç kamuoyu ve bölgesel imaj... İran, 2020’de General Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden sonra da benzer bir taktik izlemişti. O zaman da Irak’taki ABD üslerine füzeler atılmış, ama önceden haber verilmişti. Sonuç? Birkaç çadır devrildi, kimse ölmedi. Bu kez de aynısı oldu.

 

İran, Katarlı yetkililere “Biz füze atacağız, ama siz merak etmeyin” dedi. New York Times’a konuşan İranlı yetkililer, bunun “sembolik bir misilleme” olduğunu itiraf etti. Yani, “Biz bir şeyler yaptık, ama lütfen kimse alınmasın” mesajı. Bu, Orta Doğu’nun klasik “gürültülü diplomasi” oyunu: Bu coğrafyada herkes bağırır, ama kimse gerçekten yumruk at/a/maz!

 

İronik olan ne biliyor musunuz? İran, bu füzeleri atarken bir yandan da diplomasi kapısını açık bırakmaya çalıştı. Sanki bir elinde zeytin dalı, diğerinde sahte bir kılıç tutuyordu. “Bakın, biz misilleme yaptık, ama bu kadarla yetinelim” der gibi. Ama bu tiyatro, sadece İran’ın iç kamuoyunu değil, Hizbullah gibi vekil güçlerini de ikna etmek zorundaydı. Tahran, “İsrail ve ABD’ye haddini bildirdik” diye nara atarken, aslında kimseyi korkutmadı. Aksine, ABD Başkanı Trump, bu saldırıyı “zayıf” diye nitelendirip dalga geçti. Katar’daki üssün komutanı herhâlde kahvesini yudumlarken, “Bu muydu yani?” demiştir.

 

Bu arada, İran’ın füze programı da kendi içinde bir ironi barındırıyor. Yıllardır yaptırımlarla boğuşan bir ülke, balistik füzelere milyonlarca dolar harcıyor. Shahab-3, Hürremşehr-4, Hayber… Hepsi, İran’ın “stratejik caydırıcılık” dediği şeyin parçaları. Ama bu füzeler, gerçekten caydırıcı mı? İsrail’de tek bir hava meydanını veya önemli bir tesisi vu-ra-ma-dı! İsrail’in hava savunma sistemleri, ABD’nin bölgedeki devasa askerî varlığı ve Batı’nın istihbarat ağları karşısında, İran’ın füzeleri daha çok bir gövde gösterisi. Sanki bir köy düğününde havaya ateş eden delikanlı gibi: Bol gürültü, ama kime ne?

 

Hasılı İran, Orta Doğu’nun en büyük tiyatro sahnesinde hem aktör hem yönetmen. Ama seyirci artık bu oyunu yutmuyor! Boş hava meydanlarına füze atmak, zevahiri kurtarmak için güzel bir numara, ama bu numara artık bayatladı. Tahran, kendi halkına ‘Biz güçlüyüz’ diye bağırırken, dünya gülümsüyor. Çünkü herkes biliyor: Bu füzeler ne İsrail’i ne de ABD’yi vurur. Onlar, sadece İran’ın gururunu okşar!

 

Peki, bu tiyatronun sonu ne olacak? İran, muhtemelen bir süre daha bu “sembolik misilleme” oyununu oynayacak. ABD ve İsrail, kendi senaryolarını yazmaya devam edecek. Orta Doğu’nun bu bitmeyen dramında, her aktör kendi repliğini söylüyor, ama sahne hep aynı: Bol gürültü, az sonuç!

 

İran’ın boş havameydanlarına attığı füzeler, sadece bir şeyin kanıtı: Bu coğrafyada, zevahiri kurtarmak, hakikatten daha önemli. Ve ne yazık ki, bu tiyatroda seyirci de oyuncu da değişmiyor!

 

 

 

 

 

Meryem Aybike Sinan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.