İsrail’in asıl hedefi ne?

A -
A +

İsrail, Filistin’i yuttu!

 

Şimdi gözünü Suriye topraklarına dikti… Adım adım bu coğrafyayı da Filistin gibi kantonlara ayırıp yutmaya çalıştığını bütün dünya görüyor. Sınır güvenliği bahane, asıl hedef ve dahi niyet bambaşka!

 

İsrail’in Suriye’deki hamleleri, Türkiye’nin hem güvenlik kaygılarını hem de bölgesel liderlik hedeflerini ciddi şekilde tehdit ediyor. Türk dış politikası, komşularla iyi ilişkiler, sınır güvenliği ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruma ilkelerine dayanıyor. Ancak İsrail’in Golan Tepeleri’ni genişletme, tampon bölgeyi işgal etme ve Suriye’deki askerî tesislere yönelik hava saldırıları, bu ilkelere bir meydan okuma özelliği taşıyor!

 

Peki, İsrail bu coğrafyada aslında ne yapmak istiyor ve Türkiye bu tabloyu nasıl okuyor?

 

İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki adımları, Ankara’da derin bir rahatsızlık oluşturuyor. 1967’de işgal edilen ve 1981’de ilhak edilen bu bölge, uluslararası toplum tarafından zaten tartışmalı bir statüye sahip. Esad’ın devrilmesiyle doğan güç boşluğunu fırsat bilen İsrail, Golan’da yerleşimci sayısını artırma planlarını onayladı ve 1974 Ateşkes Anlaşması’yla BM denetiminde olan tampon bölgeye pervasızca ilerledi! İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bu anlaşmanın “çöktüğünü” savunarak, tampon bölgeyi “geçici” olarak işgal etme kararını açıkladı.

 

İsrail, Esad sonrası dönemde Hama, Şam ve Humus’taki askerî tesislere yönelik yüzlerce hava saldırısı düzenledi. Türk Dışişleri, bu saldırıları yeni Suriye yönetiminin savunma kapasitesini ve Türkiye’nin bölgedeki etkisini hedef alan bir hamle olarak değerlendiriyor. İsrail’in, Türkiye’nin Suriye’deki yeni yönetimle savunma iş birliğini “kırmızı çizgi” sayması, Ankara’da açık bir meydan okuma olarak algılanıyor. Türkiye, bu tür adımların, bölgesel liderlik iddiasını sınırlamayı amaçladığını düşünüyor. 

 

İsrail’in güney Suriye’de silahtan arındırılmış bir “güvenlik bölgesi” oluşturma planı, Türkiye’nin en büyük kaygılarından birini körüklüyor: Suriye’nin bölünmesi!

 

Suriye’nin etnik ve mezhepsel hatlar üzerinden kantonlara ayrılmasını hem sınır güvenliği hem de milyonlarca Suriyeli sığınmacının geri dönüşü açısından bir kâbus senaryosu olarak yorumlayabiliriz. İsrail medyasında dolaşan, Suriye’nin özerk bölgelere ayrılması önerileri, Ankara’da İsrail’in Suriye’yi zayıf ve parçalı bir devlet olarak tutma niyeti taşıdığına dair şüpheleri güçlendiriyor. İsrail’in Dürzi toplumuyla yakınlaşma çabaları, insani bir söylemle sunulsa da Türkiye tarafından bölgedeki müttefik tabanını genişletme stratejisi olarak yorumlanıyor.

 

Türkiye, bu tablo karşısında diplomasiyi ön planda tutuyor. İsrail’in Golan’daki işgalini ve hava saldırılarını BM, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği nezdinde kınayan Ankara, uluslararası toplumdan destek arıyor. Aynı zamanda, yeni Suriye yönetimiyle savunma ve ekonomi alanında iş birliğini derinleştirerek, Suriye’nin birleşik bir devlet olarak yeniden yapılanmasını destekliyor. Ancak İsrail’in bu pervasız ve agresif hamleleri, bu hedefleri zorlaştıracak gibi görünüyor!

 

İsrail’in nihai hedefi, yalnızca sınır güvenliği değil, Orta Doğu’da büyük bir hegemonya kurmak!

 

Esasında Golan’ı ve zaman içinde bütün Suriye topraklarını kalıcı bir İsrail toprağı hâline getirmek, İran ve Hizbullah’ın direniş ekseninin etkisini kırmak, Suriye’yi tamamen yutmak ve Türkiye’nin bölgesel liderlik iddiasını sınırlamak, İsrail’in Suriye ajandasının temel taşları.

 

Türkiye bu kirli ajandadaki hesabın farkında…

 

Temmuz 2025’te Suriye lideri Ahmed Şara’nın İsrail yetkilileriyle Abu Dabi’de görüştüğü iddiaları, normalleşme ihtimalini gündeme getirse de Türkiye bu süreçte kendi çıkarlarını korumak için dikkatli bir denge politikası izliyor. Suriye’nin geleceği, bu güç mücadelesinin sonucuna bağlı.

 

Hasılı Türkiye hem sahadaki varlığıyla hem de proaktif diplomasi atağıyla ve dahi ağırlığıyla, bu mücadelede söz sahibi olmaya kararlı.

 

Soru şu:

 

İsrail’in pervasız adımları, bölgede yeni bir çatışma dalgasına mı yol açacak, yoksa diplomasi galip mi gelecek?

 

 

 

Meryem Aybike Sinan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.