Sözde ‘dost’ gerçekte ‘düşman’!..

Sesli Dinle
A -
A +

Hemen anladınız değil mi?

 

ABD denen devletten söz ediyoruz. Tarihi bile olmayan bu yapay devlet ne yazık ki dünyanın her noktasına bugüne kadar sadece huzursuzluk, acı, gözyaşı ve ölüm götürdü.

 

Ancak lafa gelince o her zaman "demokrasi"(!) götürdüğünden söz etti.

 

İsrail, bugün bu cahil cesaretini, bu aymazlığı, bu vicdansızlığı, bu savaş suçunu işleme cüretini ABD’nin verdiği destekten alıyor. Ve ne yazık ki 10 milyonluk bu bodur ülke, 2 milyarlık İslam dünyasına kafa tutma küstahlığını da yine "deccal" babasının verdiği destekten alıyor!

 

Açıkçası Gazze halkının acılarını duyan, buna çareler arayan tek ülke çok şükür ki Türkiye ve Türk halkı. Özellikle Arap dünyasının hâli pürmelali içler acısı. Bu ülkelerin çoğu, düşmanın cesareti ve cüreti karşısında hem sağır hem kör ve de gafil ve ahmak ne yazık ki. Tümünü toplasak tek Türkiye etmiyorlar. Allah’ın ve İslam’ın bayraktarı yine Büyük Türk milleti oldu, oluyor.

 

Türkiye tek başına gerek diplomaside gerekse diğer kanallardan Gazze halkının yanında olduğunu gösterdi, gösteriyor. ABD ve İsrail bundan son derece rahatsız olsa da Türkiye’nin çabaları etkisini göstermeye başladı bile. Birçok Batılı devlet, ilk söylemlerini terk etmeye ve İsrail’e tepki vermeye başladılar.

 

Peki bu hengâmede Türkiye-ABD ilişkileri dışarıdan nasıl görülüyor?

 

Bununla ilgili bana göre en çarpıcı analizi ünlü Rus gazetesi İZVESTİYA’dan Türkolog-Yazar Yuri Mavashev’in dünkü yazısında gördüm. Türk-ABD ilişkilerini şöyle yorumlamış ünlü yazar:

 

“Amerikan-Türk ilişkileri olağanüstü ve paradoksal bir olgudur. Biraz Arap çölündeki serapları hatırlatıyor. Bir yandan gözlemcilere istikrar duygusu aşılayan ana hatları var. Öte yandan Washington ile Ankara'nın birbirlerine ve geleceğe olan güvenleri daha ilk sınavda uçup gidiyor.

 

ABD'li analistlerin ilişkilerdeki sorunun yalnızca 'Washington'la sorunları olan Erdoğan'da' olduğu yönündeki yanlış iddialarının aksine, Türk yetkililerin hesapları bölgeyi ve bu bölgenin teşkil ettiği tehlikeleri derinlemesine anlamak üzerine kurulu.

 

Türkler, hiçbir yabancı devletin diplomatına uygulamadıkları bir biçimde Blinken'i son derece soğuk bir şekilde karşıladılar. Ancak bu kadar 'samimi'(!) bir karşılamaya ya da Türkiye'de Amerikan karşıtlığının benzeri görülmemiş bir şekilde büyümesine şaşırmamak gerekir.

 

2018 yılında ABD, Amerikan-Türk ilişkilerinin geleceğine karar vermişti zaten. Dış İlişkiler Konseyi (CFR) raporunun başlığının 'Ne Dost Ne Düşman' başlığını taşıması tesadüf değil. Belgede, ABD'nin politikalarının, Washington'la çelişmesi hâlinde Türkiye'nin karşısına çıkmaktan çekinmemesi gerektiği belirtiliyor...”

 

Evet İzvestiya yazarı olayı böyle yorumlamış.

 

ABD, Türkiye’nin güçlü diplomatik girişimlerini kısıtlamak için her türlü oyunu kuruyor, kuracak. Ancak Türkiye, yazarın bahsettiği (CRF) raporundaki gerçeklerin farkında olduğu gibi ABD’nin her türlü niyetinin de farkında.

 

Hasılı, ABD’nin bölgede ne yapmaya çalıştığının haritasını çıkarmış bir ülkedir Türkiye. Türk Liderliği son otuz senenin en şahin perspektifinden ve çok derinden meselelere bakıyor. Türkiye, bölgede İslamın en büyük ve en güçlü kalesidir. Bölgede huzuru ve güvenliği tesis edecek tek ülke yine Türkiye’dir.

 

Bugün Türk halkının ezici bir çoğunluğu ABD’yi dost ve müttefik olarak görmüyor. Bütün icraatı Türkiye’nin aleyhinde olan bu ülkeye karşı halkta hâkim olan ana düşünce özetle şu şekildedir:

 

ABD, sözde ‘dost’, gerçekte ‘düşman’ olan bir ülkedir!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
bekir yenipazarlı15 Kasım 2023 09:14

aynen