18'inci yaşın üzerine bir 18 yıl daha yaşamış olanların bildiği; ama ilk 18'indekilere anlatamadığı; "ilk 18'in kıymeti"dir!.. İnsanlar, ancak üçüncü 18'e başladığında; birinci 18'e bakmaya başlıyor. Çünkü bazen üçüncü 18'in bir ayı, (kavramanın zirvesindeki) birinci 18'in bir günü! Bunu bilmeyen anlamıyor, bilense söylemiyor! Sonra gelenler; önce gelenlerin, problemlere çare buluşlarına şaşırıyor... Sonra gelenlerse bunun, yaşanmışlık ve alışkanlıkların hediyesi olduğunu itiraf edemiyor. Herkes kendini güçlü hissettiği tarafta durmak istiyor. Belki de bunun için sırlar biraz gizleniyor... Ortadaki 18'lerse sürekli telaş, kaçmaca/kovalamaca içinde; zaman az geliyor, insan kendi beklentilerine bile yetemiyor. * İlk 18'indeki insanın dikkatini vererek yuttuğu bilgiler; binaların kolon ve kirişleri gibi... İşte zaten bunun için; temeli sağlam kimseler, depremlere maruz kalsalar da kolayca yıkılmıyor! Duvarlar sökülüp yeniden örülebilir, boyanabilir... Ama kolanlar, kirişler ve hele temel; harcına konulanla donup sabitleniyor! Temel malzemesinden hırsızlık; çalınan için intihar, çalan için cinayettir! * Üçüncü 18'in ötesinden birinci 18'in berisine bakınca yine şunu diyorum: Keşke zamanım boşa geçmeseydi! Zekâ ve hafızanın zirvede olduğu o kıymetli, altın zamandan keşke birkaç saati daha cebime doldursaydım! Sonsuza kadar lazım olacak temel kitapları o yaşta okumuş... (Safsatacı felsefe ve sapmış mitoloji kitapları dışında kalan) Tarihi, hele ki Türk-İslam tarihini ezbere bilseydim... Fakat yıllarımızı verdiğimiz okul hayatımızda; sanki sadece bunları öğrenmeyelim diye eğitim aldık! Asıl canımı acıtansa işte budur!