Bir güllü hikâye

A -
A +

Bol yağmur yağmış. Hepsi de güneş altında. Kısa zamanda bütün güller yeniden açmış... Ve hatta dipten fışkırır gibi uzayan üvey saplar, sanki birer kamış gibi uzayıp uçlarından da çiçek vermiş. Bunların tek anlamı var; veda öncesi budanıp temizlenmeleri lazım... İşte bayram dönüşü, parmaklarımdan omuzlarıma kadar çok sayıdaki iz ve çiziğin hepsi birer gül yarasıydı! Keserken ayırdığım gonca ve tomurcuklar mı? Gece arabayı boşaltırken arka camın önünde kalmış. Sonraki gün de hiç dışarı çıkmadım! Bulduktan sonraysa tekrar kendilerine gelebilmeleri için iki gün geçti... * Hatırlıyor musunuz "çocuklar ve okul çantalarının ağırlıklarını" kıyasladığım yazıları? Bu memleketin yavrularına onlarca yıl hamal gibi yük taşıttılar! Sayısız çocuk küçük birer eşek muamelesi gördü ve sırtlarına asılmış ağır çantaların altında, birer dolap beygiri misali evden okula, okuldan eve gidip geldiler! Sonuç; ilk gençlik yıllarında ortaya çıkmaya başlayacak boyun, omuz, omurga deformasyonları ve ömür boyu peşlerini bırakmamasından korkulan çeşitli sıkıntılar! * Önceki gün, tam da kızımın boyun röntgenini çektirdiğimiz sırada bir okuyucumuz ortaya çıktı. Uzaktan bizi görüp gelmiş. Birkaç dakika içinde ayaküstü eskiden yeniye çok şeyi konuştuk. "Yavuz hocamın tavsiyesinden beri yazılarınıza müptela oldum, gruba da üyeyim" dedi. Ona da aynı şeyi; "böyle hatıraları sitemize yazarsa, başkalarına örnek ve teşvik olacağını" söyledim. Ben ki bir kaldırıma oturup kendi kendime takılabilirim, ama böyle "sobelenme" zamanlarında insan "kendini koyacak" yer bulamıyor! :) Ve o sıra, boyunları bükülüp yaprakları sölpümüş güller geldi aklıma... "Taş, yerinde ağırdır" derler ya hani. Benim gibi pek çok yazar da, saksımızın (yani köşemizin) dışında, arka camın içinde unutulmuş güllere benziyoruz sanırım!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.