İngilizce gördüğümüz ilk senenin ilk derslerinden birinde, öğretmenimiz; tahtaya çizdiği yuvarlağın ortasına noktadan bir göz koydu, sonra uzun bir gaga yaptı... Ardından boynunu, gövdesini ve gövdeye yapışık duran kanatlarını yaptı. Daha sonra da upuzun bir bacak çizerken; "bu nedir" diye sordu. Bizler "leylek" dedik. Öğretmen ilk bacağın üzerine "LEG" yazdı ve elindeki tebeşiri öbür bacağın üzerine koyup tekrar sordu: "Peki bu nedir?" Zaten iki uzun bacak demek olan leyleğin bir bacağının üzerinde "leg" yazıyorsa, elbette diğer bacak da "leg" di... Şimdi tahtamızdaki leylek karikatürünün her bacağında birer "leg" yazısı yan yana duruyordu ve o günden sonra; iki leg eşittir bir legleg (yani leylek) oldu bizim için! * Bütün gazeteleri, gazetecileri, fotoğraf makinelerini, kameraları, kameramanları, kanalları bir araya toplayın ve deyin ki; "İşi futbol olanlar şu yana geçsin!.." Derhal yarısı ayrılır. Kalan yarısına da; "Peki siz neyle uğraşıyorsunuz?" diye sorsanız, şu cevabı duyarsınız: "Magaziiin!" Yani hayatımızda "bacak" ne kadar önemli, fark ediyor musunuz?.. Geriye kalan konularla ise iki tarafa da dâhil olmayıp ortada, arada kalan küçük bir azınlık ilgilenir; yazar, çizer, yayınlar... * Hadiseyi bir de; "tepsideki tavuk" ile özetleyelim: Kesilmiş, temizlenmiş, nar gibi kızartılmış tavuk ortada duruyor. Bacağına dokunup soruyor servis görevlisi: "Bunu kim ister?" O anda bütün ellerin yarısı kalkıyor havaya... "Peki diğer bacağı kim ister" diye sorduğunda da diğer eller havalanıyor. "İki bacaktan birini isterim" diye el kaldırmayanların nasibine sırt kalıyor, kaburga kemikleri, boyun, gırtlak filan kalıyor... * İki leg eşittir bir legleg formülü bakın nerelere kadar getirdi sözü. Bu yazıyı okuyanlar yürürken "sol, sağ" yerine; "magazin, futbol" diye sayacak artık!.. Düşünen oldu mu bugün aranızda "ipe sapa gelmez bir komiklik" yapmaya çalıştığımı?.. Yok yok, inanın ben komiklik yapmıyorum... Ama hep birlikte bu komikliği yaşıyoruz!