Suffa -2-

A -
A +

Bindiğim minibüsten Kozyatağı hizasında inip eve yöneliyorum. Hemen işe başlayıp hafta sonu kolaylamam lazım. Yolun sol tarafından gidiyorum. Yaklaşık elli metre sonra eve varacağım. O sıra arkamdan bir araba gelmiş, tersten bana yaklaşmış. Yanımda durunca baktım ki Levent, soyadı ise Geylan!.. Suadiye'de oturuyor ve nedense bugün eve giderken yolunun tamamen dışında kalan ve hiç geçmediği bu sokağa dalmış. "Muammer!" diye seslendi. İkimiz de şaşkındık çünkü Levent o sıra evimi de bilmiyordu... "Ne haber" dedi ve sonra hemen, heyecan içinde; "Bak, pistole satın aldım. Çizilecek resmin varsa bana gel, zeminini atalım" dedi. Ben, öylece kaldım!.. Çünkü işte, Mescid-i Nebevi'nin (yani Sevgili Peygamberimizin kabri ve camisinin) kurşun kalemi çizilip boyanmayı bekleyen kartonu koltuğumun altındaydı ve bir evlad-ı Resul (yani torunlarından biri) pistole alıp ayağıma getirmişti. Üstelik ben bir dakika hızlı yürüseydim veya o bir dakika geç gelseydi denk gelmeyecektik... Sevinçten ne diyeceğimi bilemedim. "İşte, dedim. Resim kolumun altında... Ama sen arabayı şuraya çek. Önce çantaları bırakayım sonra gideriz. Bak bizim ev şurası." * Evde bir kahve içtik mi hatırlamıyorum, ama hemen aşağı indik. Levent'in evinde, yeni pistolesi ile, en kıymetli dedesinin mescidinin resminin; kubbesinin, duvarlarının ve yer ile bulutların zemin rengini attım. Sonra eve gittim ve fırçayla detayları çalışmaya başladım. Şahane bir eser çıktı. İşe teslim ettim. Sonra, kartpostal boyuna küçülmüş baskılarından birini çerçeve yaptım, halen durur. Görenler de özel çekilmiş bir fotoğraf olduğunu zannederler. * Bu güzel hatırayı anlatmak bugüne kısmetmiş. Ve yine bugünlerde; "Vehhabî Suud hükümetinin, Mescid-i Nebevi'yi yıkacağı" konuşuldukça içimin nasıl titrediğini tahmin edersiniz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.