Acil her zaman önemliyi, şok yaşantı her yerde aklıselimi bastırır

A -
A +

Halkın refaha kavuşmasını ve huzur içinde yaşamasını önemli sayarız. Ülke güvenliğini tehdit eden bir olayı bastırmayı da âcil görürüz. Eğer hem önemli, hem de âcil bir olay karşımıza çıkıverirse o zaman kan beynimize fırlar. Bütün varlığımızla ve gücümüzle o belâyı defetmeye çalışırız. Bu bir kriz hâlidir. Kriz atmosferine giren bir ülkede diğer işler ve meseleler, önemine bakılmaksızın tehir edilir. Kriz uzunca bir zaman sürerse tehir edilen önemli işler önce unutulur, sonra da atılır. İyi yönetilen bir ülkeyle, kötü yönetilen bir ülkeyi ayırt etmek için ne sıklıkta krize düştüklerine bakmak yeterli. Türkiye şu anda bir kriz ortamında bulunuyor. Ne pahasına olursa önlemeye, neye mal olursa ödemeye hazır olduğumuz bir PKK terörü ile karşı karşıyayız. Bakınız 22 Temmuz'un demokrasi ve dünyaya açılma mesajlarını çoktan unuttuk. Onun devamı olan 21 Ekim referandumuna canlı iştiraki yorumlayıp, sevinemedik bile. Özgürlükçü sivil bir anayasa tartışacaktık. Gündemden düştü.... İki hafta sonra Avrupa Komisyonu Türkiye İlerleme Raporunu yayınlayacak. Kimsenin umurunda değil! Rusya Türkî devletleri ve İran'ı yanına alarak ABD ve Avrupa'ya karşı Hazar projesi geliştiriyor. Biz nerelerdeyiz bilen var mı? 2008 bütçesi meclise sunuldu. Bütçenin temel büyüklükleri ve dağılışı hiç dikkatimizi çekmiyor. Kurak bir yaz geçirdik. Yüzlerce kilometre uzaktan şehirlerimize su taşımaya çalışıyoruz. Oysa suyun üçte biri şehir şebekesinden sızıp kayboluyor. Daha geçen hafta bayramda yüz kişi yollarda can verdi. Trafik kazalarında dünya birincisiyiz. Bunların her biri millet için, ülke için çok önemli olduğu hâlde hiçbirini tınmıyoruz, konuşmuyoruz, düşünmüyoruz. Neden? Onların hiçbiri acil değil de ondan! Şok yaşantı PKK hain pusu ile Mehmetçiklerimizi şehit edince, kan beynimize sıçradı. Halkımız kızgın, fevrî, kontrolsüz şok davranışlar içinde. Televizyonda siz de izlemişsinizdir. Yarı üryan bir maganda altı aylık bebeğini kaptığı gibi, heykel önüne çıkmış. Yavrucağın yuvasından fırlamış gözlerine aldırmadan havaya ateş ediyordu. Avanak bir gürûh da seyrediyordu. Terörü protesto ediyorlarmış meğer! PKK ve ardındakiler böylesine şaşkın, düşkün, umutsuz kalabalıklar istiyorlar. Kanı beynine vurmuş aynı kasabanın Türkleri ve Kürtleri birbirine girsin bekliyorlar... Zihnimiz açılmak, medeniyetin kritik eşiğini aşmak üzereyken, çağı, kalkınmayı, önemliyi unutmuş, hışımla dağa sarmış bir Türkiye istiyorlar... Şu zamanlamaya bakın: Meclis'in tezkere kararından dört gün sonra, İstanbul'da Irak'ın geleceğinin ve toprak bütünlüğünün konuşulup kararlaştırılacağı "Irak'a komşu ülkeler" toplantısından ve Başbakan Erdoğan'ın İngiltere, İsrail başbakanları ve ABD başkanı ile görüşmesinden hemen önce, AB'nin Türkiye İlerleme Raporunu yayınlamasına çeyrek kala, demokrasimiz için kilometre taşı bir referandum gününün şafağında hâin pusuyu kurdular. Bu plânı icrâ edebilenler, başıbozuk bir örgüt olamaz. Karşımızda Türkiye'yi sınır ötesinde kendi şartlarında savaşa çekmek isteyen çok hesaplı bir şer şebekesi var. Hâl böyle iken muhalefet liderlerimiz, ulusalcı cephemiz bir ağızdan "Durman! Girin, urun!" diyor. Hayır! Psikiyatrist Prof. Nevzat Tarhan'ın söylediği gibi; bizim şu anda şiddete dönüşebilecek şok tepkilere değil, aklıselime ihtiyacımız var. Terörün psikolojik arka planını tespit edip, kimlik barışmasını sağlamalıyız. Ülkemizi özgürlük ve gelişme hedefinden koparmak, içine kapatmak isteyenlerin tuzağına düşmemeliyiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.