1981 yılının sonlarıydı... Göztepe'nin bizim oturduğumuz sokağındaki hiçbir bakkalda Türkiye Gazetesi yoktu. O zamanlar evlerde telefon da yoktu. (Vardı da, Rahmetli Özal henüz el atmadığından 10 küsur yılda bağlanıyordu. Bizim apartmanda 2-3 komşuda vardı sadece...) Sarı telefon kulübesinden jeton marifetiyle aradım elimdeki numarayı. Karşımdaki ses, bana bölge bayiinin adresini verdi. Gidip buldum. Göztepe tren istasyonuna yakın bir yerdi. Sokak arasında, dışından ne olduğu pek kestirilemeyen büyükçe bir dükkan. Girdim ve her gün Türkiye Gazetesi almak istediğimi fakat bulamadığımı söyledim. *** Ondört yaşındaydım ve "daha iyi bir gazete" için ve dahi "Türkiye Gazetesi" var diye gazeteci olmaya heveslendim. Meğer bağımlılık yapıyormuş. Tedavisi yokmuş. Sabah geç geldiği zaman, saldıracak yer arıyorum... Neticede gazete ama... Gazete deyip geçemezsiniz. *** Sancılarımın sebebidir. Ve arızalarımın... Çünkü bir sevda bıraktı kalbimin orta yerine... Başetmesi zor... *** Bana bu dünyada ve ahirette yol gösterecek bir kütüphane kazandırdı. Daha önce de saymış ve yazmıştım... 60 ciltten fazla ansiklopedi... Yüzlerce kitap... Ve şimdi de muhteşem DVD'ler... Hiçbiri "satmak" için değil... Hepsi "kurtarmak" için... Neticede gazete ama... "Ötelerden" haber veriyor. *** Hayır gazete değil... Sadece gazete değil... Allah'tan siz biliyorsunuz ne olduğunu, bu yazıyı okuduğunuza göre... Anlatmayı beceremediğim için kızmazsınız... Peki ya bilmeyenler? Yazık değil mi? Sevdiklerinizin ve tanıdıklarınızın her sabah "huzur ve mutluluk" vadeden bir gazeteyle güne başlamıyor oluşları? Yazık değil mi?