'Bak şu apaydınlık günün; özlediğimiz güneşin. Çiçeklenmeye hazır ağaçların, şu tatlı rüzgârın hatırına... Minaredeki müezzinin, okuyacağı ezanın... Ve dahi baharın hatırına... İnan bana... İnan ki haklıyım...' ..... Haklı olmak, ciddi bir problemdir. Çözümsüzlüklerde haklı olanın işi daha zordur. Haksız olduğunu bilmek, daha kolay sonuç getirir veya sonucu kabullendirir... Ama haklı olmak? ..... Öyleyse... Bırak ikna etmeyi! Sonu gelmez münazaraların... Dil dökmelerin... Ve kırk dereden "ispat" getirmelerin neyi değiştirecek?.. Haklı ama yalnız... Haklı ama mutsuz... Haklı ama uykusuz olmaktansa... ..... "Nasıl bir son" huzur getirir? Veya sadece haklılığına kâinatı inandırmak mı "rahat" verecek? ..... Yaşarken yüreğini paylaşacağın, musalla taşındayken "Fatiha"sı huzur verecek dostların varsa eğer... Kabullen gitsin hayatı... "Hak"kı, boynuzsuz koyunun, boynuzlusundan ayrılacağı güne bile bırakma! Haklı olmanın telaşından, haksız olmanın korkusuna sığın... ..... İbrahim Edhem Hazretleri bir zata sormuş ve şu cevabı almış: - Bulunca şükrediyoruz, bulamayınca sabrediyoruz... Adamcağız belki de "aferin" beklerken, İbrahim Edhem Hazretlerinin karşılığı sadece ona değil, bütün zamanlara "ders" olmuş: - Bu yaptığınızı, Buhara'nın köpekleri de yapıyor... Biz bulunca paylaşıyor, bulamayınca şükrediyoruz... ..... "Ders" almak ne zor iş... Çünkü her şeye rağmen içimde tepinip duran hep aynı ses: "Bak şu apaydınlık günün; özlediğimiz güneşin... Çiçeklenmeye hazır ağaçların, şu tatlı rüzgârın hatırına... Minaredeki müezzinin, okuyacağı ezanın... Ve dahi baharın hatırına... İnan bana... İnan ki haklıyım..." ..... Haklı olmak ve sonra... Buhara'nın köpekleri gibi... Neye yarar?