Hangi İstanbul?

A -
A +

Bir şehre ilk defa gittiğinizde, alıp sizi yüksek bir yere çıkarırlar... Oranın tarihî kalesidir... Veya tepesidir. Velhasıl bütün bir şehrin en iyi görülebildiği yerdir. -İşte, derler... Bizim kentimiz... Etkilenir veya öyle görünürsünüz "ayıp olmasın" diye... Ve zaten, yüksek bir yerden, geniş bir manzaraya bakmak her zaman iç açıcıdır... Rol yapmakta zorlanmazsınız... Muhtemelen tatlı bir rüzgar da ferahlık katıyordur. ..... Bunu İstanbul için yapamazsınız... İstanbul'u bir bakışta görmek... Bir günde anlamak... Mümkün değildir. ..... Çamlıca'dan seyrettiğiniz İstanbul ise... Piyer Loti'den gördüğünüz neresidir? Ya Emirgan'dan? Sarayburnu'ndan? Yuşa Tepesi'nden? Her biri ayrı bir aşka davettir. Ayrı bir aşk! Aynı değildir. Ama İstanbul'dur... ..... Süleymaniye'nin arka bahçesinde karşınıza çıkan da İstanbul'dur... Yavuz Selim Hazretlerini ziyaretten çıkarken sağınızda kalan manzara da... ..... İki denizi olan... İki kıtayı yakasından tutan şehirdir, çoğu zaman İstanbul deyip geçtiğimiz... ..... Ona duyulan hasret... Ona söylenen şiir... Ona yapılan yolculuğun heyecanı... Dünyada hiçbir şehre nasip olmamıştır. Çünkü o, sevgilidir... Sadece uzaktayken değil, yanı başında bile özlenir... ..... İstanbul... İçinde bin çeşit İstanbul... Karanlığını beşyüzelli yıl önce Sultan Mehmed'in kılıcıyla yırttığı... Ve bizim hâlâ anlayamadığımız... Ama... Aşkımız... Gezip görmek için, günler yetmez... Yaşamak için, bir ömür...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.