İstanbul'a hakaret

İstanbul'da... Herhangi bir yerde yaşıyormuş gibi yaşamak... İstanbul'a hakarettir. Beşyüzelli yıl önce çağı değiştiren Fatih'e de hakarettir. Ve aslında... İnsanın, kendi insanlığına hakaretidir. ..... Havalar biraz düzeldi diye, Sultanahmet'in ortasında, boş bulduğun bir ağacın dibine maaile çöküp piknik yapacaksın; bir yanında Sultanahmet Camii, bir yanında Ayasofya... Bir nefeslik menzilde İstanbul müjdesi için şehit düşmüş Sahabe; yanıbaşında Sultan Ahmed'in, Sultan Murad'ın, az ötede Abdülhamid Han'ın, Abdülaziz Han'ın kabirleri... Daha onlarcası... Ve ruhaniyetleri... Yok, böyle değil de... Sanki Kavaklıköyün yaylası... ..... Büyükşehir Belediyesi çözmüş işi. Altyapı, üstyapı yapılır da; insanlar İstanbul'u anlamadıkça yol alınmaz... Kampanya üstüne kampanya düzenliyor; "Ben İstanbulluyum" demeyi beceremeyenler, hiç olmazsa, sevsinler, sahip çıksınlar diye... Ama... Bir pazar günü manzarası herşeyi özetliyor işte... İstanbul'un canının tam orta yeri... Kalbinin attığı yer... Tarihî yarımadanın merkezi. Kaç bin yıldır İstanbul sevdalıları için akla gelen ilk kartpostal... Ve o kartpostalda şimdi... İstanbul sırtlarını babasının malı zannedip sahiplenen, Boğaz manzaralı gecekondularıyla yetinmeyip haftasonu keyfi için nevalesiyle Sultanahmet'e inen zihniyet... ..... Bırak pikniği... Önünü ilikleyerek gezeceğin... Orada olduğun sürece, attığın her adımda, aldığın her nefeste kendini, soyunu sopunu, geçmişini, geleceğini düşüneceğin, gözünle görüp, gönlünle hissederek zenginleşeceğin bir yer burası... ..... Geçenlerde bir programda İlber Ortaylı adını koyuyordu aslında hastalığımızın: "İstanbul'da yaşayanların çoğu İstanbul'u tanımıyor, anlamıyor ve dolayısıyla sevmiyorlar..." ..... Sultanahmet Camii ile Ayasofya Camii'nin tam ortasında... Yeşilliğe yayılıp piknik yapmak! ..... İstanbul'da... Herhangi bir yerde yaşıyormuş gibi yaşamak... İstanbul'a hakarettir. Beşyüzelli yıl önce çağı değiştiren Fatih'e de hakarettir. Ve aslında... İnsanın, kendi insanlığına hakaretidir.