Ahmet Çakar'ın "MHK içinde köstebek var" açıklaması, ortalığı fena karıştırdı!.. Bu sözleri herhangi bir spor yazarı söyleyip yazsa bu kadar ses getirmezdi. Ancak, son günlerde yaşanan olayların henüz tezeliğini koruduğu bir sırada hakemlikten gelme bir kişinin böyle bir iddia ortaya atması; kafalarda birçok soru işareti doğmasına neden oldu!.. "Bu kişiyi MHK üyesi Sabri Çelik de " biliyor diyen Ahmet Çakar, yine her zamanki gibi iddiayı ortaya atıp, geri çekildi. Herhangi bir açıklama yapmadı, topu da MHK'nın kucağına bıraktı! Ahmet hoca, zaman zaman böyle "bilmeceler" çözdürmeyi sever!.. Peki kimdi bu köstebek? İsim vermeyen Ahmet Çakar'ın üstü kapalı bir şekilde Serdar Çakır'ı işaret ettiği biliniyor. Hakemlik yaptığı dönemlerde Serdar Çakır'la yıldızları bir türlü barışmayan Çakar, bu kez eleştiri sınırlarını çok çok aşıp, ağır bir ithamda bulundu. Belki eski bir hesabı görüyor, belki de "reyting" kaygısı onu bu şekilde konuşturuyor! Ama ne olursa olsun ayıp ediyor! Yıllardır camia için büyük "mücadele" veren birini böylesine acımasızca suçlamak doğru mu? Ahmet Çakar'ın defalarca, "Serdar bu işin politikasını iyi bilir ama son derece dürüst bir insandır" dediğine şahit olduk. Çakar, "Kimse karnından konuşmasın" sözünü de sık kullanır. Her ne kadar zamanında Serdar Çakır'la kıran kırana bir mücadeleye girse de; bizim bildiğimiz Ahmet Çakar'ın içinde bulunduğumuz "kaos" ortamında, ateşe benzin dökmemesi gerekirdi. Zira bu olaylardan zararlı çıkan ne Serdar Çakır olur, ne de Ahmet Çakar. En ağır hasarı; Ahmet hocanın da uzun yıllar hizmet ettiği "hakem" camiası alır. Bu kurumun "yara" alması herhalde onun da hoşuna gitmez!... Olacağı buydu!.. MHK Başkanı Bülent Yavuz, "olaylı" G.Saray-G.Birliği maçından sonra "Evet Erol Ersoy'u bu maça vermekle hata yaptık. Ama ben bu olayların yaşanacağını nereden bilecektim ki" derken, yanlış yaptıklarını itiraf etti. "Ancak, fazla bir seçeneğimiz de yoktu. Bu tip zor maçlara gönderilecek hakem sayısı belli. Onların arasından seçim yaptığımız için, karşımıza Erol Ersoy ismi çıktı" diyerek kendini savunmayı da ihmâl etmedi! İtiraf güzel ama savunma hiç de inandırıcı değil. O zaman bize de "Madem FIFA hakemlerini zor maçlarda kullanacaktınız, G.Saray'ın, Bursa, Yozgat, Adana, A.Gücü, Denizli ve Kocaeli maçlarına neden FIFA hakemi atadınız" diye sorma hakkı doğar! Bu maçların, ne gibi özel bir durumu vardı? Sezon başından beri "kendini sağlama almak için bilhassa büyüklerin maçlarında sürekli aynı hakemleri kullanıyor" diye eleştirdiğimizde, zaman zaman "sitem" dolu sözlerle karşılaşıyorduk. Sonunda böyle olacağı belliydi. Zorluk derecesi düşük maçlara dahi "üst" düzey hakemleri gönderen, "günü kurtarma" adına "yarını" hesaba katmayan Bülent Yavuz ve ekibi, şimdilerde bu ligi nasıl bitireceğini kara kara düşünüyor!.. Henüz "soğumayan" G.Saray-F.Bahçe derbisinde kendisini "tartaklayan" Hagi'ye kırmızı kartını çıkarma cesaretini gösteremedi diye önce medya, sonra da devre arası seminerinde MHK tarafından "yerin dibine" batırılan Erol Ersoy'u kısa bir süre sonra yine bir G.Saray maçına göndermek "zorunda" kalmayacaktı. Kafasının bir kenarında bu olayın "ezikliğini" taşıyan Ersoy'un etkilenmeyeceğini düşünmek; ne kadar doğru? Hagi'nin yaptıklarının affedilir tarafı yok. Ama, bu maçın hakemi Erol Ersoy olmasaydı, ne bu olaylar çıkar; ne de kendilerinin başı ağrırdı. Ligin hemen başında henüz hava "elektriklenmeden" bazı hakemleri büyük takımların maçlarına gönderip, "tecrübelileri" kritik maçlara saklamayan Bülent Yavuz ve ekibinin "Elimizde bu maçlara göndereceğimiz hakem sayısı kısıtlı" mazeretinin arkasına saklanmaya hiç hakkı yok!.. Hakem yöneticilerinin tüm bu hesapları yapıp, ligi bir bütün olarak düşünmesi gerekmez mi? Zamanında "plansız" davranmanın "faturası" ağır ödendi! Bakalım bu olaydan gerekli ders çıkarılacak mı?