Siz uyanık kalmaya devam edin!

Müzmin kötümserleri ve "şikayetlenmeyi vazife sayanları" bir tarafa koyun. Bir de kendi vehimlerinde veya ideolojik saplantılarında boğulanları... Ülkenin geri kalanının yüzü gülüyor. Taşra gelişiyor, yaşam standartlarını değiştiriyor. İnşaatlar, yollar yapılıyor, yollardaki otomobil sayısı artıyor. Çarşı-pazar canlı, alışveriş var, seyahat var. Ülke nüfusunun büyük kısmı, Türkiye'nin gelişimine paralel biçimde gelişiyor. Hem ekonomik, hem zihinsel olarak... *** Bir de ekonomik olarak gelişkin ama zihinleri donuk bir kitle var. Kendilerinin çağdaş ve eğitimli olduğunu düşünüyorlar. Onların da yaşam standartları hızla gelişiyor aslında... Oturdukları evler, bindikleri arabalar, gittikleri lokantalar artık daha konforlu ve güzel... Ama onlara sorarsanız ülke felakete sürükleniyor, bölünüyor, soyuluyor vesaire... *** Diyorum ki, bir yabancı gazeteci gelse, "Tayyip nefretçisi uyanık laiklerden" birisi ile uzun bir mülakat yapsa... Onun "ülke batıyor, felaket kapımızda, yaşam tarzımız tehlikede" şeklindeki hezeyanlarını -hezeyan olduklarını bilmeden- dinlese... Sonra da bu laik arkadaşın günlük hayatını, evini, işini, otomobilini, gittiği yerleri, yediğini, giydiğini, hasılı yaşamının bütün unsurlarını -mesela- bir ay boyunca yakından takip etse... Yani hep yanında olsa... Bir ay sonunda ne der acaba? "Bu adamın anlattığı ülke burası mı, veya bu adamın akıl sağlığı yerinde mi?" sorusu zihnine takılır herhalde... Ulusalcı ve laikçi saçmalamalar konusunda açık ara önde olan Bedri Baykam böyle bir çalışma için ideal bir özne olabilir mesela... Ağzında gümüş kaşıkla doğmuş ve o kaşığın nimetlerinden bugüne kadar fasılasız biçimde yararlanmış ama hep rahatsız bir "uyanık bekçi" o... *** Dedim ya, ülke gelişiyor, zenginleşiyor, çeşitleniyor, özgürleşiyor. Büyük oranda insanları da... Lakin, bazıları da gergin kalmaya, uyanık olmaya, tehlikenin(!) farkına varmaya, kısacası huzur bulmamaya ve vermemeye azimliler... Ne diyelim, siz uyanık bekçi olmaya devam edin birader!