Serkül Kan, şu günlerde hepimizin ezbere bildiği bir isim... Daha düne kadar "Ofis - boy" olan, ortopedik engelli bu genç, fiziğiyle yapamadığını, sesiyle vitrine taşıyıp, herkesin alkışını aldı, gönlünü kazandı... Türkiye, ona acıdığı için değil, onda gördüğü kabiliyetin ve güzelliğin, herkes tarafından paylaşılmasını istediği için Serkül'ün arkasında durdu... Önüne konan engelleri bir bir aşan bu engelli genç, yakın zamanda müzik piyasamıza damgasını, o tutmayan, hep kapalı kalmış yumruğuyla vuracak bilmiş olun... Birileri rahatsız olsa da, Serkül, vücudunun kendisine engel olamayacağını haykıra haykıra, şimdi bir zirveye tırmanıyor... Görmeyen gözlerini dert etmeyen Metin Şentürk gibi ve de Murat Göğebakan ile Edip Akbayram gibi diğer engelli sanatçıların azmiyle gittiği yolda, şansını en iyi şekilde kullanmak için çırpınıyor Serkül... Beethoven, Mozart gibi klâsik müziğin sağırları, Steve Wonder, Ray Charles gibi görmeyenleri, hâlâ unutulmazlar listesinde nasıl kalmışlarsa, Serkül de ortopedik engelli oluşunu dert etmeden, taşıdığı hırsla sağlamlara bile örnek olacak bir genç... Arkasında destekleyeni yok, dayısı yok, tutunacak tek dalı yok... Ama o, asla kendisine acındırmıyor... İçindeki müzik aşkınının bir çağlayandan farksız olduğunu, günün birinde kendisine yardım için değil, alkış ve imza için uzanacak elleri boş çevirmemek adına kendisine azmiyle makyaj yapan bu genci, biz alkışlamayalım da ne yapalım?.. Keşke ondaki bu hırs, azim ve güzellik, hepimizde bulunsa... Sahnede şıkıdım şıkıdım oynayıp, ne oldukları tam olarak kestirilemeyen "Popstar" saydıklarımızın hegemanyasından, şu müziğimize, Serkül gibilerle dinamizm ve güzellik katabilsek... ??? Bu ülkede tabii ki Ali Aydın gibi hakemler kolay yetişmiyor... Kimse onun bir çırpıda harcanmasına da razı değil... Ama işlerine geldi mi "Kurallar böyle diyor" diye, bir takımın alın teri, mücadelesi, emeği, kesesi hiçe sayılıyor... Çatır çatır kazandığı hayati bir puan, masa başında, hiç günahları yokken ellerinden alınıyor... O halde ne kadar alkışlasak, ne kadar beğensek de, Ali Aydın'a da kurallar uygulanmalıdır... Koca bir şehrin takımı, belki de bir puan yüzünden küme düşebilecek, belki de F.Bahçe, kaybettiği iki puanı yeniden bularak, şampiyon olabilecek... Ligin akıbetiyle oynayan bir hakemin, istemeyerek de olsa yaptığı bir hata sonunda cezasız kalması, MHK'nın ona en büyük torpili olarak kitaplara geçecektir... Bir hakem, maddi - manevi iki takımın hâttâ ligin seyrini değiştirecek, ama birileri tarafından "Özel korumaya alınıp" sırtı sıvazlanıp "Olur böyle vakalar koçum" diye bir madalya takılmadığı kalacak öyle mi? Eğer ki, Ali Aydın'ın bize daha lâzım olduğunu düşünerek bir af yolu tercih edilirse, hakemlik tarihimiz, emsal olacak bir yanlışı, her zaman gündeme getirecektir... Bir hakim, karşısına gelen suçlunun oğlu olduğunu farkedince, kanunun emrettiğiyle değil, kendi yorumuyla ceza vermeye kalkışamaz... ??? Bu ülkede arkası olan herkes mi haklıdır? Ellerinde büyük rant bulunanların gücü hep mi galebe gelecek? Bu ülkede, bir Anadolu takımının parlayışının önüne, her ortamda mı geçilecek? Bu ülkenin federasyonu, hep ağlayan, vergi borçlarını sızlana sızlana sildiren, stad kiralarını bile vermekten kaçan, havuzdaki paranın yüzde 60'ını götüren, basketbol şubelerine, devletten "Haraç" isteyenlerden yana mı çıkacak hep? Bu ülkenin hakemleri, bir gün olsun Anadolu'nun bir garip takımı için, avantaj olacak düdük çalmayacak mı? Ve bu ülkenin basını - birkaçı hariç - hiç mi mazlumdan yana olmayacak? İşin tadına, tuzuna, zevkine ve de centilmenliğine su katanlara, birileri çıkıp "Yeter" demeyecek mi? Bu Türkiye'nin yeni yüzlere, cesaretli yüreklere ihtiyacı var... Nasıl ki "Serkül'den popstar olmaz, çünkü, onu sahnede gören genç kızlar, çığlık atmaz, onunla evlenmek için yarışmaz" diye sudan bahaneler ortaya atan müzik otoriteleri gibi, sporumuzun çok bilenleri (!) "3 büyükten başka takımdan şampiyon olmaz" diye kestirip attıkları müddetçe, adamına göre muamele ettikçe "Güçlünün, zayıfı yuttuğu" orman kanunlarının geçerli olduğu "Türkiye" olarak kalırız biz...