İnsanın bazen dünyası kararır... Tüm olumsuzluklar, hayal kırıklıkları, kötümser gelecek düşünceleri ve de hayata küskünlük senaryoları, bir bir geçer gözümüzün önünden... "En güzele" bile "en çirkin" damgasını vururuz o zaman... Tatlı sözler, birer acı biber gibi yapışır dudaklarımıza... Göğsümüz daralır, atmosferin tüm oksijenleri bile az gelir insana... Hayatın tüm lezzeti bir kenara atılmış, hiç istenmeyen bir yaşam şekli seçilmiştir o an... *** İstanbul, güzel şehir... İstanbul, yaşanılacak, en azından bir defa olsun görülecek şehir... Boğazı'ndan, Galata'sından, Beyoğlu'ndan, Çamlıca'sından geçmeseniz bile, resimlerine dokunmalısınız bu İstanbul kesitlerinin... Havası her ne kadar kirlense de, ipini koparanın, sırtına bir yorgan, eline patates, soğan torbasını alıp "Taşı toprağı altın" denilen bu şehre akın akın gelmesi tesadüf değil... İstanbul bir mıknatıstır insanlar için... Öyle bir çeker ki gördüğünü, karşı koymanız imkânsız; direnmeniz boşunadır... Kapkaçcılar, tinerciler, kaldırımcılar bile yıldıramaz, bu içinizdeki İstanbul coşkusunu... Çünkü İstanbul bir aşktır, bir silinmez sevdadır... *** Ama o İstanbul acımasızdır aynı zamanda... Yolda giderken, bir kaza kurşununun sizi bulmayacağı garantisi yoktur bu şehirde... Burada "Bana niye yan baktın" diye, macera arayan birisinin, keskin bıçağını, her an vücudunuzda hissedebilirsiniz... Bir bütün halinde maça gider, ya gönlünüz yaralı, ya bedensel sakatlıklarla buluşmuş olarak dönersiniz evinize... Ya da, bekleyenlerin bakışları, boş gözler içinde arar sizin yolunuzu... Ve İstanbul, bazen bıktırır kendisinden... Trafiğiyle, seliyle, karıyla... İstanbul bazen "116 çözüm" diye trafiğe "116 düğüm" atanların düşünceleri yüzünden, çekilmez bir sevgili olur, çıkıverir karşınıza... Ve birgün,12 milyona "yamuk" yapıp, eziyet çektirenlere kahrede kahrede gidersiniz arkanıza bakmadan bu şehirden... *** Türk Sporu'nda yaşanılan çirkinliklerin ciltlere sığmayacak düzeye gelmesindeki, etkin ve yetkin kişiler, bunların, üstünü örtmek için çırpınırken, bir batağın içine sürüklenmelerinin hâlâ daha farkında değiller... Doping boyutlarının hiç bir dönemde böylesine geniş tabanlı olmadığı günümüzde, haltercilerimizin hile ile Şeref Kürsüsü'ne çıkmalarını ayıplamayıp, üstelik cezalandırmayıp "Sen bizim evladımızsın, cezan biter bitmez, seni yine rekorların adamı olarak göreceğiz" gibi, destek sözlerinin sahipleri; bir yanlışın içinde olduklarının farkında değiller ki... Adı şike, bahis olaylarına karışmış ve itiraf etmiş kişilere "af yolunu" açıp, yine gündeme getiren Tahkim Kurulu ve bu manzaraya seyirci kalan Futbol Federasyonu, spora gönül vermiş insanları bir gün bu sevgiden ayıracaklarını hiç düşünmüyorlar mı ? Yalancıyı, sahtekârı, saldırganı korumak uğruna, kariyerlerini sıfıra indirenler, hangi hizmet anlayışı içinde sporumuzun lideri olabilir ? Olsa bile, ne fayda sağlayabilir ? *** Madalyalarına hile karıştırıp, altın, ev sahibi olanların bu haksız kazançları ellerinden neden alınmaz ki ? Günlerce gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında "İşte şampiyon" diye, sütun ve zaman ayırdıklarımızın, bizleri de kandırmalarının hesabı, niye sorulmaz ki ? Ligin kaderini hiçe sayıp, bahis uğruna, çoğu arkadaşını da peşinden sürükleyip, futbolun içine, çirkinliği sokanların, futbol kariyerleri neden bitirilmez ki ? Rakibinin erkekliğini söndürecek tekmeyi atanın sırtını sıvazlayanlara, televizyon görüntüleri ile Almanya'da verilen ceza neden ders olmaz ki ? "Bunca yıl sporun içindeyim; spora karşı, spor ahlâkına karşı, insanlığa karşı, hem de en yetkili kurul eli ile uygulanan, bundan daha büyük bir gaflet ve dalalet etiketli kararlar görmedim" diyen Öcal Uluç ağabeyimiz gibi düşünenlere neden kulak verilmez ki ? *** Artık kaçma zamanı gelmiştir... Trafiği ile insanını sinir, perişan, isyankâr ve deli eden İstanbul'dan kaçma zamanıdır artık... "Çözümü, düğüm" diye atanların yanlışlıklarından bıkıp tüymeli bu şehirden... Ve sporumuza, her türlü torpili, adamına göre idareyi, şikeyi, bahisi, saldırganlığı, ahlâksızlığı katanlardan da kaçma zamanıdır artık... "Sevgimizi nefrete dönüştürenlerden" hayatı, spor zevkimizi eziyet haline getiren, acı ve pislikle yoğuranlardan kaçma zamanıdır artık... Bırakınız her türlü fırsatçılık, çirkinlik, rant, seviyesizlik, onlara kalsın... Bizim kaçma zamanımız gelip de geçiyor... Öyleyse, eğin boynunuzu önünüze, arkanıza bakmadan kaçın, kaçın, kaçın...