Günlerdir içinden çıkılmayan bir hesabın içindeydi Beşiktaş... En azından CSKA'yı, ya 1-0, ya da iki farklı yenmek zorundaydı... Bu kaçınılmaz ilk perdeydi... İşin bir de ikinci perdesi vardı... Almanya'dan gelecek Wolfsburg'un Manchester United'dan puan alması haberi... Devir hesap devriydi ama dün geceki gibi bazen hesaplar tutmuyordu işte... *** Oysa İnönü'de karşılaşmaya hızlı ve istekli başlayan Beşiktaş, geceden mutlu ayrılacak görüntüsünü vermişti... Hele 12. dakikada Fink'in mükemmel ara pasında kaleci Akinfeev ile burun buruna gelen Tello'nun, hiç de klasına yakışmayan vuruşunda güzellik olsa, işin rengi erkenden belli olacaktı yarı yarıya... O top dışarı gittiğinde, siyah-beyazlı takımın da ümitleri auta çıkmıştı adeta... Denizli'nin CSKA'nın sağ kanadını iyi kullanan Odiah'ı Ekrem, Krasic'i de İbrahim Üzülmez ile kontrol altında tutmak istemesi güzeldi de, bunu uygulamak zordu aslında... *** O Krasic denilen futbol belası, 35'lik İbrahim'i her dakika bir ağır vasıta gibi ezip geçecekmiş görüntüsüyle, Rüştü'yü kalesinde hep tedirgin etti... Ama İbrahim, gerçekten de aslanlar gibi mücadele ediyordu, çocuğu yaşındaki o belayla... Krasic, baktı ki olmuyor, sol kanada geçti. İbrahim Kaş'ın, ileri gidip dönememesini de iyi değerlendirip golü bulduğunda, hesaplarını da alt üst etti Beşiktaş'ın... Güzelim gece berbat oldu... Çaresizlik yapıştı yakasına... Tribünler, sahadakilere moral vereceklerine, işi eğlenceye döktü... Üstelik Manchester United'ın 1-0 galip oynadığı haberi de geldiğinde, Avrupa hayali, bir başka bahara kaldı... *** İkinci yarı, maçı işkence gibi gören Beşiktaş'ın, en azından bir beraberlikle UEFA Avrupa Ligi'ne veda etme arzusu dışında, başka bir isteği yoktu... Ama bunu kiminle başaracaktı? Hayalet gibi dolaşan Bobo ile mi? Takımını adeta 10 kişi bırakırcasına kötü futboldan örnekler veren Ekrem ile mi? Bu iş olmayacaktı dün gece ve nitekim olmadı da... 87. dakikada Bobo ile beklenen gol geldiğinde çok geç olmuştu, çok... Yazık oldu, bu gurupta mükemmel oynayıp kaybedilen bir önceki CSKA ve yine İnönü'deki Manchester United maçlarına... Ne diyelim? Kısmet buraya kadarmış...