Belçika maçı için tüm kamuoyunda şöyle bir kanaat vardı. "Tehlikeli takımla oynayacağız, sürpriz olabilir". Ama biz Kazakistan'a 3 tane attık ya, elimizi sallaya sallaya. "Üçün biri de Belçika'ya nasıl olsa nasip olur" diye düşündük. Düşündük de, iş sahadaki oyuna geldiğinde işler tersine döndü. Hiddink'in tek santrforlu oyun anlayışında, üstelik o tek santrforda Tuncay olunca, sanki seksen yaşındaki nineden ikiz çocuk bekler gibiydik. Vur topa uzun uzun, Tuncay koşsun, yakalarsa golü atsın... Tövbe, tövbe... "Dünya çapında bir hoca" diye milli takımızın başına getirdiğimiz Hollandalı bunu böyle yaparsa, gerisini siz düşünün işte. Karşılaşma başladığında, belki 15 dakika tablo şöyleydi. Al gülüm, ver gülüm, defans bloğunda sayısını tutamadığımız kadar pas alış verişi. Bütün toplar Servet'te toplanıyordu neredeyse. Hani Servet, adrese teslim top atan stoperimiz ya! Oysa onu iki yıldan beri Rijkaard, "defanstan akıllı top çıkaramıyor" diye, prangalayıp yedekliğe mahkum etmişti bir sezon. Ama hemşehrisi Hiddink, Rijkaard'ın aksine Servet'ten neler bekliyordu neler. Orta sahada da sanki Selçuk fuzuli bir isim gibi geldi bize. Takımı adına bir olumlu güzelliğe imza atamadı 45 dakika. Aurelio da sadece pasif görevde gibiydi sanki. İlk yarıda Belçikalılar ilk kornerlerinde golü bulduklarında "Eyvah, eyvah" dedik. Adam paylaşamamanın bedelini ödedik adeta. Stoperleri Van Buyten, ta kendi kalesinden bizim kaleye geliyor, Tuncay farkında değil, Servet boşa çıkıyor, Onur şaşkınlık içinde. Devrenin böyle bitmesi maçın normal hakkıydı sanki. Ama ikinci yarının başında, gizli golcümüz Hamit, yine o kaleyi sol çaprazdan, sevdiği yerden tribünleri de coşturan golü attığında, Saracoğlu'ndaki atmosfer değişiverdi birden. Hazard'ın geç sahaya dahil olması bizim açımızdan ne kadar şans olsa da, Belçika formsuz defansımızı rahatsız edememenin acısını çekti dakika dakika. Ama yine de 3 forvetle kalemize saldırmayı ihmal etmediler. Biz sahamızda tek forvet, onlar deplasmanda 3 forvet. Ne zaman kadar? Taa ki 64. dakikada 10 kişi kalıncaya kadar. Zaten 66. dakikada da gerçek santrforumuz Semih ikinci golü attığında "bu iş bitti" dedik. Dedik ama önce ilk golü de atan stoperleri Van Buyten'i unuttuk. Sonra da Onur'un böyle bir hata yapacağını unuttuk. Ama Arda, belki de maçtaki tek olumlu hareketini 77. dakikadaki gol vuruşunda yaptığında, dünyalar bizim oldu adeta.