Bir madde uğruna...

A -
A +

Merhaba, "Milletin teklifi, milletin 'vekilleri' tarafından, milletin meclisine getirilir, görüşülüp karara bağlanır, parlamenter sistem de bu demektir" Olabilir... Ama, bu seferki 'teklif'i 'medya makinistleri' beğenmedi ve 'rota'yı belirledi: "Türk Ceza Kanunu Tasarısı'nın 'zina' ile ilgili maddesine karşı 'savaş'ılacak. Bu karar 'pilot gazeteler'de uygulanmaya başlandı ve... Düzenlemeyi önce 'makul' bulan muhalefet partisinin kararını değiştirten ve bazı sivil toplum örgütlerinden imece usulü yardım alan basın 'hammadde' ihtiyacını karşıladı. Zinanın suç sayılmaması için en ateşli destek "kadın haklarını korumak" için(!) kurulan kadın derneklerinden geldi. İlk raund tamam... Ceza Kanunu'nu çağdaş bir yapıya kavuşturmak için on yılda hazırlanan, 400 maddelik çalışma gürültüye karıştı, gündeme zina ile ilgili madde oturdu. Tam bu esnada gelen, AB'nin Genişlemeden (yani Türkiye'yi AB'ye almaktan) Sorumlu Komiseri Gunter Verheugen, "karar ânı" öncesindeki son değerlendirmeleri yapmak için Türkiye'ye geldi. En problemli yerleri gezdi, en kritik kişilerle görüştü ama her şeyin yolunda olduğunu söyledi. Bizim 'savaşçı'lar derhal telefona sarıldı ve basın toplantısını izleyen muhabirlerine, "Zinayı sor" talimatı verdiler. Verheugen, "Henüz kesinleşmiş bir şey yok, TBMM'den geçen şekline bakar, tavrımızı belirleriz" dedi. Ama medyadan, fırçayı yiyince, hemen 'durumu düzeltti' ve "Bu herhalde bir şakadır, böyle kanun olur mu" diyerek 'savaşçılar'a gizli desteğini gönderdi. Verheugen'in yerine geçecek olan Rehn, medyamızın Avrupa platformuna taşımayı 'başardığı' zina konusunu derhal 'değerlendirdi' ve "AB ülkelerinde böyle bir yasak yok, Türkiye bunda ısrar ederse tabii ki Avrupa'ya giremez" dedi. Ne başarı ama... Zina için 'savaşan' gazetelere Avrupa'dan gelen 'muhteşem' desteğe bakın... Onların dediği olmazsa, sadece bu hükümetin yıpratıcı AB mesaisi değil, 40 yıldır yapılanların tamamı 'güme gidecek'. 'Büyük' gazete dediğin böyle olur(!) Bu ıstırabı iliklerine kadar yaşayan Abdullah Gül, Letonya'da kelimesi kelimesine "Sağlıklı bir tartışma sürecini, tehdit noktasına getirmeye, bütün reform sürecini gölgeleyecek noktaya getirmeye hiç kimsenin hakkı yok" dedi. 'Kahraman kılavuzlar' Gül'ü anlamışlar mıdır? Hiç sanmıyoruz... Neler kaçtı... Bu arada Türkmenler'e uygulanan zulüm, 'soykırım' noktasına ulaşmıştı ama 'zina'ya yoğunlaşan medyamız, Kuzey Irak'tan gelen bu feryadı da duyamadı. "Asıl hedefimiz, Telafer'e kaçan ayrılıkçılardır. Sivil (Türkmen) can kaybını minimum tutmaya gayret ediyoruz" açıklamasını yapan ABD, durumun vahametini de doğrulamış oluyor. Bunun, günlerce manşetlerden indirmediğimiz Kuzey Osetya'daki vahşetten ne farkı var? Medyamız bu konuda da aynı erdemli tutumu sergileyemez miydi?.. Bu bizim milli davamız, medyamız elbette hassasiyet gösterirdi, nitekim Türkiye konuya el atınca olayın farkına varıp hemen duruma 'el koydular'. Ah şu kılavuzlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.