Alaska’da satranç başladı: Trump, Putin ve 2025’in küresel dengeleri

A -
A +

Alaska’da gerçekleşen Trump-Putin zirvesi, uzun zamandır beklenen bir buluşmaydı. Ama bunu sadece “iki lider oturdu, konuştular” şeklinde okumak büyük bir hata olur. Aslında bu zirve, 2025’in küresel satranç tahtasında yeni bir hamleydi; bir fotoğraf, bir el sıkışma, bir mesaj zinciri… Ama esas oyun bundan sonra başlayacak.

 

Zirveye gelmeden önceki tablo ilginçti. Trump, ABD’de iç politika ve dış siyasette uzlaşmacı bir çizgi denemek için geldi. Amerikan kamuoyunun Ukrayna savaşından yorgun düşmesi, ekonomik yükün artması ve askerî angajman endişeleri, Trump’ın diplomatik görünürlüğünü artıracak bir fırsat sundu. “Ben anlaşma yapabilirim” mesajını vermek, onun Alaska’ya gelme motivasyonuydu.

 

Putin tarafında ise tablo bambaşkaydı. Rusya, yaptırımlar ve Ukrayna savaşı nedeniyle ciddi bir baskı altındaydı. Moskova, Alaska’da prestij kazanmak, diplomatik görünürlük elde etmek ve kendini güç dengesi içinde var etmek için sahnedeydi. Ve bunu başardı. Zirve, net bir ateşkes ya da somut bir anlaşma getirmedi; ama diplomatik bir zafer sağladı.

 

Zirvenin en sıcak gündemi şüphesiz Ukrayna’ydı. Trump, Putin’den savaşı sonlandırmasını istedi; Putin pozisyonunu korudu. Somut bir yol haritası çıkmadı. Ancak burada kritik nokta, sürecin kendisiydi. Diplomasi bazen imzalarla değil, görüntüler ve mesajlarla işler. Alaska’da verilen görüntü, dünyaya şu mesajı iletti: “Amerika ile Rusya hâlâ masada konuşabiliyor.” Bu mesajın kendisi, önümüzdeki aylar boyunca küresel siyasetin gündemini şekillendirecek.

 

Avrupa cephesine gelince durum karışık. Baltık ülkeleri ve Polonya, Trump’ın uzlaşmacı tavrından endişeli. NATO’nun güvenliği ve Ukrayna’nın geleceği, doğrudan sınırlarına dayanıyor. Almanya ve Fransa ise bekle-gör çizgisinde. Alaska’daki gülümsemeler ve el sıkışmalar, Avrupa başkentlerinde temkinli bir kaygı oluşturdu. Çünkü ABD’nin Avrupa güvenliğindeki rolünü ve desteğini tamamen geri çekme ihtimali hâlâ masada duruyor.

 

Alaska zirvesinin ardından üç farklı masada yeni pazarlıklar başlayacak.

 

Birincisi Kiev. Trump, Amerikan halkının milyarlarca dolarlık Ukrayna desteğinden yorulduğunu biliyor ve Zelenskiy’ye mesaj gönderecek: “Ya orta yol bulursun, ya Washington desteği azalır.” Zelenskiy baskı altında, ama hâlâ oyunun merkezinde.

 

İkincisi Avrupa. Trump, uzun süredir eleştirdiği “Amerika neden NATO’nun güvenlik faturasını tek başına ödüyor?” sorusunu artık daha sert bir dille Avrupa’ya iletecek. Almanya, Fransa ve diğer NATO ülkeleri, hem ekonomik kriz hem de Rusya tehdidiyle yüzleşmek zorunda kalacak. Bu masada baskı açık ve ciddi.

 

Üçüncüsü Moskova. Trump’ın Putin’le teması, savaşın hemen bitmesini sağlamasa da Putin için büyük bir kazanım. Fotoğraf ve görünürlük, Moskova’nın diplomatik sahneye dönüşünü simgeliyor. Trump ise bu kozunu Avrupa ve Kiev masasında manevra aracı olarak kullanacak.

 

Kim kazanıyor peki? Herkesin kısmen kazandığı, kısmen kaybettiği bir tabloyla karşı karşıyayız. Putin, diplomatik prestij kazandı. Trump, iç politikada manevra alanı elde etti. Avrupa ekonomik ve güvenlik yüküyle zor durumda. Zelenskiy ise baskı altında ama oyunun dışında değil.

 

Benim kişisel yorumum net: Alaska, somut anlaşmaların değil, stratejik mesajların zirvesiydi. Uluslararası ilişkilerde bazen en büyük kazanım, “fotoğrafın kendisidir.” O el sıkışma, o gülümseme, 2025’in geri kalanında defalarca karşımıza çıkacak. Trump’ın diplomasisi nihai barışa değil, sürekli pazarlığa dayalı; bundan sonraki aylarda inişli çıkışlı bir süreç göreceğiz.

 

Sonuç olarak, Alaska sadece bir zirve değil, bir satranç hamlesiydi. Önümüzdeki dönemde ABD-Rusya ilişkileri, Ukrayna ve Avrupa güvenliği bu hamlenin gölgesinde şekillenecek. Ve bir kez daha hatırlayacağız: Diplomasi, sadece anlaşmalardan ibaret değildir; algı, prestij ve stratejik manevra, en az somut kararlar kadar belirleyicidir.

 

 

 

Nur Tuğba Aktay'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.