Kapatma davası ve ekonomi

A -
A +

6 yıldır devam eden güçlü iktidarın varlığı ekonomimizin her alanda yüzde 100 büyümesine yol açtı. Siyasi istikrar sonucu oluşan güven ve moralle ülkemiz ekonomik istikrarı yakaladı. AB projemizde son yıllarda kat ettiğimiz mesafe ekonomik alandaki kazanımlarımızı artırdı. Kapatma davası ile birlikte siyasi belirsizlik oluştu. Meclis'in yüzde 56'sı kapatma davası ile muhatap halde olan bir ülkede siyasi istikrardan söz edilemez. 7-8 ay sonrasında ne olacağı belli olmayan bir ortamda kimin güven duymasını ve umut taşımasını bekleyebilirsiniz? Oluşan bu siyasi belirsizliğin ekonomik istikrarsızlığa sebep olacağı gayet açık. Zaten kapatma davasının açıldığı günden bu yana piyasaların verdiği tepkiler, yabancı sermayenin davranışları ve uluslar arası finans kurumlarının açıklamaları ekonomimizde istikrarsızlık döneminin başladığını gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı seçim süreci öncesinde yaşananlar, son bir yıldır siyaset alanına antidemokratik yollardan yapılan müdahaleler ve en son iktidar partisine açılan ve çoğu kişinin siyasi olarak nitelediği kapatma davası maalesef Türkiye'ye ve Türkiye ekonomisine olan güveni zedelemiştir. 2002'den bu yana ekonomik alandaki kazandıklarımızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Özellikle 2007 Şubatından bu yana siyaset alanı antidemokratik yollarla müdahale edip bu ülkede siyasi istikrarsızlık çıkaranlar artık kına yakabilirler. Nihayet 5 yıldır yükselen ekonomiyi en azından durağan hale getirdiler. Bir de AK Parti'yi kapattırmayı becerebilirlerse istedikleri olur ve ekonomik kriz kaçınılmaz hale gelir. AB müzakerelerinde 6 yıldır kat ettiğimiz mesafeyi heba edip başa döneriz. İşte o zaman kapısına kilit vurulan küçük ve orta ölçekli işletmeleri, iflas eden tüccar ve işadamlarını, işten çıkarılan yüz binlerce işsizi, fabrikası kapanan sanayiciyi, Sabih Kanadoğlu, Erdoğan Teziç, Kemal Alemdaroğlu, Doğu Perinçek, Deniz Baykal ve bunlara hükümetten istediklerini alamadıkları için çanak tutan televizyoncu ve gazete patronu ve onların kalemşorlarına göndermek gerekir. 6 yıldır Türkiye'ye AB yolunda önemli kazanımlar sağlayan demokratik, özgürlükçü bir sivil anayasa taslağı hazırlatan, 5 yıllık icraatının sonunda 2 seçmenden birinin gönlüne girebilen bir parti laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu iddiasıyla kapatılmak isteniyor. Bunu millete anlatamazsınız. Bunu Dünyaya anlatamazsınız. Bunu üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Milletler Alemi'ne anlatamazsınız. Millet kör mü? 6 yıllık uygulamalarında laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldiler de biz niye fark etmedik? Odak haline gelecek ne yaptılar? Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin 6 yıllık icraatlarına bakıp ondan sonra " Bunlar şeriatı getirmek istiyor. Din devleti kurmak istiyor " diyebilmek için kör-sağır ve vicdansız olmak gerekmiyor mu? Kendinizi belki ama milleti asla kandıramazsınız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.