Başbakan Erdoğan, aylardır devam eden cumhurbaşkanlığı tartışmasına noktayı sayın Gül'ün adaylığını ilan ederek koydu. Böylece Başbakan için "Bu fırsatı kaçırmaz" diyen herkes, Erdoğan'ın basiretli tutumu ve sağduyulu siyasetini nasıl okuyamadıklarını, meseleyi hizmet değil fırsat ekseninden değerlendirdiklerini de göstermiş oldu. Evet, Sayın Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığı makamı için kendini uygun görseydi, mevcut denklem içinde kimse ona engel olamazdı. Dolayısıyla şimdi birilerinin çıkıp da "Biz engel olduk" söylemini benimsemelerini doğru bulmuyorum. Sonuçta Abdullah Gül de AK Parti'nin kuruluşunda en az Başbakan Erdoğan kadar emek vermiş, farklı bir fikir dünyasına sahip olmayan biridir. Sonuçta daha önce emsali görülmemiş bir şekilde devletin zirvesine partinin iki numaralı isminin çıkması uygun bulunmuştur. Bu yönüyle daha önce hiçbir cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanmamış bir durum ile karşı karşıya gelmiş durumdayız. Erdoğan'ın durumu doğru okuyup benlik tuzağına düşmeden Gül'ü aday göstermiş olmasını Türkiye'nin normalleşmesi ve demokratikleşmesi yolunda çok önemli bir adım olarak görüyor ve coşkuyla karşılıyorum. Lider böyle yapar Bülent Arınç'ın "Kimse böyle bir fedakârlık yapmaz" sözü iltifat olsun diye sarf edilmiş bir söz değil. Hakikatin bizatihi kendisidir. Sayın Erdoğan, bu hareketiyle parti genel başkanı ile lider arasındaki farkı açıkça ortaya koymuş ve kendisinin liderliğini de sözle değil hareketleriyle ispatlamıştır. Erdoğan'ın hesabı kendi kişisel ikbali değil milletin çıkarıdır. Zaten bunca zamandır devam eden ve kör döğüşüne benzeyen polemiğe taraf olmadan ve ipleri elden bırakmadan adım adım krizi yöneten Erdoğan, bu hamlesiyle asıl niyetinin memlekete hizmet etmek olduğu konusunda şüpheye mahal bırakmamıştır. Erdoğan'ın Abdullah Gül'ün adaylığını ilan ettiği AK Parti Grup toplantısında yaptığı konuşma siyasi tarihimizin çok özel, ibret alınması gereken ders gibi bir açıklaması oldu. Hiç kimse onun yaptığı bu fedakârlıktan sonra onun "Bizim için makam mevki öyle bir dert yok. Niye siz bu kadar heyecanlanıyorsunuz. Eninde sonunda gideceğimiz yer belli. Kimse musalla taşına yatırılırken yani cumhurbaşkanı niyetine, başbakan niyetine diye yatırılmıyor. Er kişi niyetine diye yatırılıyor. Bizi diğerlerinden ayıran özellik bu." söyleminde ne kadar samimi olduğu konusunda kimse şüpheye kapılmasın. Erdoğan'ın sözü ile özünün birbiriyle ne kadar tutarlı olduğunu, Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısıyla takındığı tavırlardan açıkça gördük çünkü. Hayırlısı oldu Şüphesiz şimdi irade ve söz parlamentodadır. Oy vererek, cumhurbaşkanı seçmek için de vekâlet verdiğimiz değerli milletvekilleri Türk milletinin iradesinin tecellisi için gereken hassasiyeti gösterecektir. Sorunu TBMM çatısı altında çözmeye yanaşmayanlar ise siyasi tarihimize isim isim kaydedilmiştir. Mahşeri vicdanın günü gelince bu kayıtlara göre hareket edeceğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye, o bunalımlı, o krizli yılların ardından çok güzel bir beş yılı geride bırakıyor. Ancak Türkiye'nin dönüşüm hamlesini tamamlayabilmesi için en az bir beş yıl daha güçlü bir tek parti iktidarına ihtiyaç var. Sayın Erdoğan'ın Başbakanlıkta devam etmesi bir de Sayın Gül gibi bir cumhurbaşkanıyla el ele hareket etmesinden doğacak sinerji ile bir arada değerlendirilmesi halinde "belirsizlik" kelimesi Türkiye'nin yakın geleceğinden kolaylıkla silinip, atılabilecektir. Bu da global sermayenin Türkiye'ye verdiği önceliği kuvvetlendirir. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı gibi kritik bir görevde, uluslararası tecrübesi, bilinirliği ve güvenirliliği yüksek bir politikacı olan Sayın Abdullah Gül'ün Türkiye'yi dünya arenasında temsilinde bir artı değerdir. Bundan önce cumhurbaşkanlığı için "hayırlısı olsun" diyordum, şimdi ise "hayırlısı oldu" derken içimde hiçbir şüphe olmadığından emin olabilirsiniz.