Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla, geçtiğimiz günlerde bir panelde Kemalizm'i sert biçimde eleştiriyor. Bir ara eleştirisinde endazeyi kaçırıyor. Ben Profesör Yayla'nın üslubuna düşüncelerine şahsen katılmıyorum. Atatürk'le ilgili üslubuna itirazım var. Ama kendisine düşüncelerinden ötürü hain damgası vurulmasına, üniversitede ders verme yetkisinin kaldırılmasına, bununla da yetinmeyip hakkında ceza davası açılması girişimlerine de aynı ölçüde itiraz ediyorum. Çünkü İnsanları susturmak çözüm değil. Farklı düşüncelerin özgürce tartışıldığı bir ülke olmalıyız. Bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi inanmayanları hain ilan etmek ancak totaliter rejimlere has bir tutumdur. Demokratik rejimlerde böyle bir şey olmaz. Fikirler özgürce tartışılmadan demokrasi olmaz. Dogma ve tabuların olduğu yerde demokrasiden ve bilimden söz edilemez. Demokrasi; farklı, değişik düşüncelerin, seslerin çıkmasıyla anlam kazanır. Bu ülke istiklalini ve bugünkü varlığını Atatürk'e borçlu. Herkesin içinde bir Atatürk sevgisi vardır. Atatürk Türk milleti ile öylesine bütünleşmiştir ki, yasalarla korunmaya ihtiyacı yoktur. Atatürk, her şeyin özgürce tartışıldığı bir dünya düzeninden yana tavrını koydu. Bunun için totaliter bir rejim yerine Cumhuriyeti kurdu. Garip uygulamalara dikkat Son günlerde ülkemizde garip şeyler olmaya başladı. Geçtiğimiz hafta bir yazarımızın öncülüğünde bir grup Üsküdar sahilinde Atatürkçülük ve laiklik adına sokakta içki eylemi yaptı. İçkili eylemde "Türkiye/ Çankaya laiktir, laik kalacak" sloganları atıldı. 10.yıl marşı söylendi. Laiklikle sarhoşluğun ne alakası var! ABD'de sokakta ve parklarda içki iç de, bak başına neler geliyor? Üsküdar Belediyesinin sokakta içki içenleri internet sitesinden teşhiri ne kadar saçma ise Atatürkçülüğü, Laikliği ve 10.yıl marşını içkili aleme alet etmek de o kadar saçma ve yanlış geliyor, bana. Laikliğin simgesi içki içmek midir? Laiklik kavramı etrafında yeni bir siyasi kutuplaşma oluşturulmak isteniyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru "Laiklik" merkezli bir koltuk kavgası yaşanmaya devam edecek. Türkiye hiç gereği yokken koltuk kavgası ve siyasi hırs uğruna bir kamplaşmanın, kutuplaşmanın içine sürüklenmek isteniyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine 5 ay, genel seçimlere 1 yıl kala anlı şanlı siyasetçilerimiz ile Türkiye'de siyaset dizayn etmeye meraklı bazı çıkar çevreleri "Laiklik" üzerinden toplumu kutuplaştırmaya çalışıyorlar. Amaç nedir? AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesini engellemek "Ancak seçilen yol, kullanılan yöntemler doğru değil. AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesini istemiyorsanız, milleti "İrtica" tehlikesi ile korkutmaya, "Laiklik" üzerinden kutuplaştırmaya gerek yok. Çıkarsınız paşa paşa eğitim, sağlık, ekonomi ve güvenlikle ilgili projelerinizle birlikte daha özgür daha demokrat, daha zengin bir Türkiye için neler yapacağınızı milletin önüne koyarsınız, milleti ikna edersiniz, Millet de seçimde size güvenir ve oyunu verir. Demokratik olan yol budur. Bunu yapmadan yıllardır yaptığınız gibi millete korku salarak aba altından sopa göstererek, milleti kamplara bölerek AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesini engelleyemezsiniz. Millet artık bu yöntemi yutmuyor. Bu yöntemle AK Parti'nin değirmenine su taşıyorsunuz. Kürsüyü yumruklayarak, hamaset nutukları atarak, sloganlarla milletten oy alamazsınız. Sadece parti teşkilatınızı heyecanlandırabilirsiniz, o kadar?