Türkiye-Ermenistan arasında yürütülen Kafkaslar'da barışı tesis etme çabaları konusunda kardeş ülke Azerbaycan kamuoyunda ciddi bir bilgi kirliliği yaşanıyor. İşin üzüntü verici tarafı ise bazı Azerbaycan devlet yetkilileri bu bilgi kirliliğini istismar edip Azeri halkını Türkiye'ye karşı bilinçli bir şekilde tahrik ediyorlar. Bu tahrik öyle noktalara vardı ki Azerbaycan'da Türk halkının yüreğini burkan işler yapılmaya başlandı. Bakan Davutoğlu'nun da belirttiği gibi Azerbaycan'ın bağımsızlığı için o topraklarda şehit düşmüş şehitlerimizin gölgesinde uyuduğu bayrağımız gönderden indirilmiş. Nuri Paşa ve askerlerin ruhunu incitmeyin. Yazıklar olsun. Nankörlükte bu kadar ileriye gidileceği hiç aklıma gelmezdi. Ben de 90'lı yıllarda Azerbaycan'ın bağımsızlığı için o topraklarda resmi görevle emek veren bir insanım. Yaptığım iş gereği rahmetli Cumhurbaşkanı Aliyev tarafından fahri fermanla ödüllendirildim. İşim gereği o topraklarda şehit düşseydim herhalde aynı şehitlikte olacak ve bugünkü muamele bana da yapılacaktı. Emin olun yapılanı hazmedemiyorum. Çünkü ben Bakü'de devlet yetkililerinin talimatı ve izni olmadan hiçbir gücün o bayraklara dokunabileceğine inanmıyorum. Oradaki işleyişi gayet iyi bilirim. Ayrıca hiçbir Azerbaycan Türkünün bu olayı tasvip ettiğine de inanmıyorum. "Geçici bir restorasyon faaliyeti" açıklamasının da palavra olduğuna inanıyorum. Uzun zamandır Azerbaycan dışişleri bakanlığında Türkiye karşıtlığını körükleyen bir ekip var. Bu ekip Azerbaycan'ı Rusya'nın kucağına itme çabasında. Bu amaçla ortaya çıkan her fırsatı değerlendiriyorlar. Eski KGB kalıntıları da iş başında. Bursa'da oynanan maçtaki bayrak krizini gerekçe gösteriyorlar. Ben hem Erivan'daki hem de Bursa'daki maça katıldım. Erivan'daki maçta Türk ve Ermenistan bayrakları dışında bir bayrak yoktu. Oysa FIFA yasaklamasına ve "Maçı oynatmam" talimatı vermesine rağmen Bursa'daki maçta hem de Sarkisyan'ın oturduğu yerin tam karşısındaki tribünde birçok Azerbaycan bayrağı gördüm. Maç boyunca da o bayrakların sallanmasına kimse müdahale etmedi. Türkiye-Azerbaycan arasına nifak sokma çabalarına Sayın Aliyev yönetimi izin vermemeli-göz yummamalı. Biz aptal değiliz, orada izin verilmeden hiçbir şeyin yapılamayacağını biliyoruz. "Gök yere inse Türkiye'nin bu pozisyonu değişmez" diyen bir Dışişleri Bakanı benzer garantiler veren Başbakan ve Cumhurbaşkanı başka hangi güvenceleri sayabilir? Verilen sözün tutulması konusunda bizi başkaları ile karıştırıyorlar. Türkiye'nin çabası-desteği olmadan ne Ermeniler işgal ettikleri 7 bölgeden çekilirler ne de Karabağ sorunu çözülür. Minsk Grubu yıllardır en ufak bir mesafe alamadı. Türkiye'nin çabası olmasa ABD de Rusya da Ermenistan'dan yana tavır koyar. Eğer Türkiye olmasa idi bugün Nahçıvan da Ermeni işgali altındaydı. Her şey ne çabuk unutuluyor. Sayın Aliyev'in böylesi bir ortamda tehdit eder gibi doğalgaz fiyatını-miktarını ve geçiş güzergâhı için İran ve Rusya seçeneklerini öne sürmesi hiç şık değil. Daha da öte kardeşliğe sığabilecek bir tutum değil. Azerbaycan Yönetimi Türkiye'yi Rusya ile tehdit etmekten artık vazgeçmeli. Azeri kardeşlerimizin yıllarca çektiği Rus zulmü az geldiyse kendileri bilirler. Ayrıca Sayın Aliyev'in İran tercihine de şaşırdım. Azeri yönetimi işgalde yaşananları ve cepheden toplanan mayınların menşeini unutmuş gibi. Türkiye, Ermenistan ile yürüttüğü görüşmelerin her anından Azerbaycan yetkililerini haberdar ettiği ve her adımı onlarla koordine ettiği halde bugün hiçbir şeyden haberleri yokmuş gibi davranmaları hem Azeri kardeşlerimize hem de Türk halkına saygısızlıktır.