Ruhumu çalan hırsız...

A -
A +
Yıllar öncesine gider hüzünlenirim zaman zaman... Beyin ne muhteşem... Bir buçuk kiloluk et değil o sadece... 100 milyar sinir hücresiyle bir muhteşem saray...
Geçmişimizi kaydeden bir organik video...
İşte buradaki kayıtlar yüzeye çıkar bazen; ruhuma seyrettirir mazimi...
Bazen bana seyrettirdiği hatıralarımdan biri de mahallemizin geceleridir...
Çok haşarı bir çocuktum... Yerimde duramazdım... Ama annemin dediğine göre de beş erkek kardeş içinde onu en üzmeyeniydim...
İstanbul'un göbeğinde bu kadar ışık yoktu o zamanlar... Bu kadar da tozla kaplı değildi gökyüzü... Güneş bir başka parlardı İstanbul'da... Geceleri yıldızlar yanı başımızda gülüşürlerdi bize...
Böyle gecelerde anneciğim komşu teyzelerle evin önüne kurulurlardı... Şimdiki gibi poşetlerde değildi çekirdekler... Açıkta külah içinde alırdık bakkallardan... Hepimiz çekirdek çıtlatırken bir tatlı sohbet yayılırdı kadınlar arasında... Ha bir de mis gibi çekirdek kokusu...
Şimdilerde hangi yiyeceğin mis kokusu kaldı sorarım size...
Çoğu evde gaz lambası hüküm sürüyordu o zamanlar... Dışarıda oynar, yatsı namazlarından sonra uykuya çekilirdi bütün mahalle... Camlar açık, tatlı rüzgârlar gülümserdi odalarımızda... Huzurla çekilirdik uykularımıza...
Fakirlik vardı ama ne gam... İnsanlık vardı ya...
Komşuda pişenler bize, bizde pişenler komşulara düşerdi...
Hele kandil geceleri yok muydu... Mis gibi helva kokuları alırdı mütevazı mahallemizi... Uhrevi güleç yüzlerle kandiller tebrik edilir, oruçlar açılırdı iftar saatinde...
Bizler annelerimiz sohbetler ederken, gecenin karanlığında bir başka neşeyle oynardık saklambacımızı... En ufak muziplik yeterdi gülüşlerimize...
Derken beynimin izlettiği görüntülerde görünüşte neşeli ama hain mi hain bir misafir geldi o saf mahallemize...
Bütün kadınların, erkeklerin, çocukların şaşkın ve meraklı bakışları arasında girdi aramıza... Daha önce hiç görmemiştik onu... Bütün sıra dışılığıyla bizi değiştirmeye başladı acımasızca... Üstelik bizim isteğimizle...
Aramızdan o tatlı muhabbetlerin, saflığın, tatlı yorgunlukların hırsızı olduğunu çok geç fark ettik... İş işten geçmişti...
Bir kasabaya gelip, ahalinin servetini alıp giden dolandırıcı misali soydu iç dünyamızın her ne güzelliği varsa...
Verdiği bir şeyler vardı ama... Hesaba bile gelmedi alıp gittiklerinin yanında...
Televizyon...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.