ABD’nin bir Hıristiyan-Yahudi ortaklığı olduğu bilinmektedir. Adına her ne kadar ortaklık da desek aslında işin kaymağı Yahudilerdedir. Bilhassa medya büyük ölçüde Yahudilerin kontrolü altındadır.
İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde Yahudiler lehine başlayan vetire yetmişlerden sonra hızlanmıştı. Seyir iki binli yıllara kadar artarak devam etti. Mamafih bugün her şey tam tersine dönebilir. Yahudi sermayesinin Çin’e temayül etmesi Hıristiyan Amerikalıları fevkalade rahatsız ediyor. Gerçi sadece Çin değil Hindistan da var. Büyük bir Yahudi sermayesi oraya da aktı. Amerikan devletinin Yahudi olmayan kısmı bunları affedilmez bir hata olarak görüyor. Bu yüzden Amerika, içeride kalan Yahudi sermayesine çökmek istiyor. Bir anlamda ABD’de de son dönemde bir sermaye savaşı vuku buluyor.
Trump Hıristiyanlarla Yahudiler arasında bir noktada bulunuyor. Önceleri mesafeli olsa da Mossad onu Epstein dosyalarıyla ortaya çekti. İhtiyaç olursa tamamen de çekip alabilir. Amerikan devleti bu manzaraya bakalım daha ne kadar müsaade edecek?
Dolayısıyla Yahudilerin Amerika’da suyu ısınıyor. Ne var ki şu an için kaldırılıp atılabilmiş değiller fakat rüzgâr hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir hızda aleyhlerine dönebilir. Zaten halk nezdinde hiçbir karşılıkları yok. Hıristiyan Amerikalılar, Yahudilerin peygamberlerini çarmıha gerdiklerini düşünüyor. Bu yüzden dinsiz bir Amerikalı bile bilinç altında Yahudi düşmanlığını barındırır. İşte o bilinçaltı açığa çıktığında Yahudilerin servetleri para etmez. Bedelini başka türlü öderler.
İsrail’in bugünkü gücü ABD’nin onları ileri karakol olarak kullanma isteğinin devam etmesinden kaynaklanıyor. Şartlar değiştiğinde ne olacağı bilinmez. Zaten yakın zaman önceki füze savaşında ağır hasar aldılar. Kamuoyundan saklasalar da bu durum dikkatli gözlerden kaçmadı. Mahallî kaynaklara göre İran saldırılarında iki bin İsrailli telef olmuştu. Zaten savaşı apar topar bitirmelerinin sebebi buydu.
Görünen o ki yeniden savaşa hazırlanıyorlar. Bu bile sona eren savaşın neticesi hakkında kati bir neticeye varmamızı mümkün kılıyor. Biten savaşta hedeflerine varmış olsalardı bugün tekrar saldırıyı düşünmezlerdi. Gelin görün ki kalabalıklar bunu dahi fark edecek durumda değil. Hemen herkes İsrail algısına yenik düşüyor.
Türkiye’yi ise ABD’nin tam desteğini kaybetmeden önce bir savaşın içine çekmek için çırpınıyor. Bütün maksadı ABD ile Türkiye’yi kapıştırmak üzere olduğu anlaşılıyor. Öyle görülüyor ki savaşa girdiğinde sadece ABD değil bütün dünyanın desteğini kaybedecek ve Gazze’deki katliamlarının bedelini en ağır bir şekilde ödeyecektir...
İsrail Yahudi demek olsa da İsrail’i kuran Yahudiler değil İngilizlerdir. Nitekim manda dönemi (1922-1948), İngilizlerin Filistin’de Yahudi yerleşimini ve devletleşmeye gidişlerini kolaylaştırmak, Siyonist hareketi Filistin’e kesin ve hâkim bir şekilde yerleştirmek, Arapların ise Yahudilerin Filistin’de çoğalmalarına karşı durmak için uğraştıkları dönem olmuş, sonrasında da Siyonistler gerekli adımları atmışlardı.
O zaman ABD Başkanları bu gelişmeye sıcak bakmamışlar ise de İngilizlere karşı çıkmamışlardı. Zaten 1970’lere kadar ABD’de Yahudi sermayesi sınırlıydı. 1945’te başlayan vetire 1970’lerde hızlandı ve Yahudiler ABD’de sermayeyi ele geçirdi. Bu durum iki tarafı keskin bir bıçak gibidir. Her şeyi ele aldım dediğin anda o bıçak döner senin işini bitirir. Azınlıkların her şeye hâkimiz dediği nice örnek bu kanaatimizi kuvvetlendiriyor.
Bunun son misalini Suriye’de gördük. Benden sonrası tufan diyen Nusayri azınlık birkaç günde elli küsur senelik hâkimiyetini kaybetti. Rusya’ya kaçan Esad kimsenin gözüne görünmemeye çalışıyor. Fare gibi bir deliğe girdi. Belki oradan da çıkarılacak, Rusya ile anlaşılabilirse bir meydanda asılacak. Yahudi de her yerde azınlıktır. Filistin’i bugün bildiğimiz bölgeden ibaret görmeyin. Yahudi Filistin’de de azınlıktır. Amerika’dan bahsettiğimize göre oradaki durumu da söyleyelim. Evet orada da çok küçük bir azınlıktır. Devlet ortak görünse de Hıristiyanlar bir anda her şeyi ellerinden alabilir ki sanki buna doğru gidiyoruz.
Amerika yıllardır Yahudiler aleyhine içten içe kaynıyor. Halk nezdindeki bu hareketin son zamanlarda devlete de sirayet ettiğini söyleyebiliriz. İşte tam da bu noktada ABD’li özel şirketler İngiltere’ye yaklaşık 200 milyar dolarlık yatırım kararı aldı. Dev teknoloji şirketleri bu ülkede yapay zekâ yatırımları yapmak üzere anlaştı. Bu büyük rakam ABD sermayesinin Çin ve Hindistan’dan sonra şimdi de İngiltere’ye aktığını gösteriyor. Yatırım yapacakların başında Blackstone geliyor. Bir Yahudi şirketi olan Blackstone tek başına 130 milyar dolarlık sermaye koyacak. Google ve Microsoft da yatırım yapacak. Bu ikisi de Yahudi şirketi. Toplamda elli bin kişilik istihdam hedefleniyor. ABD şirketleri İngiltere’nin kuzey doğusunda 100 milyar dolardan fazla bir bütçeyle nükleer teknolojiye de yatırım yapacaklar.
Bütün bunlardan sonra sormamız gereken sorulara gelince: Her şey akışında mı ilerliyor yoksa Yahudilerin ABD’yi terk edişi devam mı ediyor?
Yahudiler ellerindekine çökülmeden önce iş ve servetlerini dışarıya taşımanın mı telaşındalar? Ne olduğunu anlamak için çok fazla zamana ihtiyaç yok…
Bir ay kadar önce İsrail’in Gazze ablukasını kırmak üzere harekete geçen Sumud Filosu'nun büyük ümitlerle gerçekleştirilen hareketi neticelendi. Başlangıçta hedefte İsrail ve Gazze vardı. Fakat Gazze yolculuğunun son devresinde Türkiye’de bazı sosyal medya şovmenlerinin devreye girmesiyle Gazze’den çok onlar konuşulur oldu. Her hareketleri ayrı bir tartışma konusu doğurdu.
İsrail’in eline geçmeleri ve sonrasında olanlar davaya zarar verdi. Bir defa iyi niyetle gidenlerin faaliyetleri hep gölgede kaldı hatta konuşulmaz oldu. Şovmenler ise yaşadıklarını haber kanallarına gülüp eğlenerek anlatmanın, piar kasmanın ve nihayetinde menfaat devşirmenin derdine düştüler. Gazze halkının iki yıldır çektiklerini unutup kendilerine iki gün yapılanları yana yakıla anlatmaya koyuldular.
“Bizi plastik kelepçe ile kelepçelediler. Su vermediler. Tuvalet musluklarından su içmemizi söylediler. Aç bıraktılar. Diz çöküp oturttular. Koğuştan koğuşa naklettiler, uyutmadılar, defalarca çıplak aramaya tabi tuttular (A. Kantoğlu’nun ifadesi)” vs... Şayet Haydut İsrail askerleri bunlara çok iyi davranarak geri göndermiş olsaydı ne konuşacaklardı merak ediyor insan!..
Şovmenler kendilerine yapılanları gülüp eğlenerek anlatırken gerçekten Gazze’ye dikkat çekmek isteyenler sustular. Böylece şovmenler yüzünden Gazze konusu günlerce gündemden düşmüş oldu.
Hatta gelir gelmez şovmenler grubu derhal Kocaeli Kitap Fuarı'nda boy gösterdi. Üç gün reklam yaptıktan sonra bu defa “Ne olur bizi çok konuşarak gaza getirmeyin” demeyi de ihmal etmediler. Böylece önce kendilerine yapılanları konuşarak piar elde ederken sonrasında da “Aman nefsimize pay vermeyin, bizi gaza getirmeyin” diyerek yine kazanç sağladılar. Bunlar hangi ajansla çalışıyorlarsa gerçekten işi iyi biliyorlar!..
Bu arada "cihad" kelimesini de dillerinden düşürmüyorlar. Demek ki bunların cihadın ne olduğundan da haberleri yok. Cihadı kendi kendine sen ilan edemezsin. Esir edileceğini bile bile kafana göre bir ülkenin üzerine yürüyemezsin. Devletinin izni ve sevki olmadan yapılan işe cihad denmez. Devlet ise netice alamayacağı işe kalkışmaz…
Gidenlerden M. Emin Yıldırım son sekiz aydır meydanlarda hükûmeti hiçbir şey yapmamakla suçluyordu. Esir düşünce "hükûmetimiz bizi kurtarsın!" diye yalvarıp sızlanmaya başladı.
Neticede bir anda onlarca Türk vatandaşı haydut İsrail devletinin eline geçmiş oldu. Türk Devleti BM’de ve her platformda Gazze için uğraş verirken bu defa kendi vatandaşlarının da derdine düşmüş oldu.
Gelenler devlete teşekkür edecek ve Gazze’yi gündeme taşıyacak yerde yumruk şovlarla ve gülerek kahramanlık hikâyelerine başladılar! Hâlbuki sonuca bakıyorsunuz abluka kırılamadı ve bir gemi olsun hedefe ulaşamadı. Hiçbir yardım varmadı. Bekleyenler nasıl bir hüsrana düştüler bilmiyoruz. İsrail mi başarılı oldu Sumud mu belli olmadı. İsrail herkesi esir ederek zerre geri adım atmadı. Hatta onlara, “Hani ne getirdiniz, yardımlarınız nerede, siz terörist insanlarsınız” diyerek dünyaya servis etti. Bu arada katliamlarına tam gaz devam ederken on beş gün boyunca gözler Sumud’a çevrildiğinden Gazze baskınlarını da gözden uzak tutmaya muvaffak oldu.
Hissi bir millet olduğumuzdan bazen gerçekleri söylemek zor oluyor. Sanki İsrail’in protesto edilmesine karşı gelmişsiniz gibi linçe tabi tutuluyorsunuz. Devlet işleri duygusallıkla değil akıl, idrak ve istişare ile yürütülür. Vatandaşlar da devletini zora sokacak işlere kafasına göre girişmez, şovmen ve provokatörlerin oyununa düşmez.
İvme ey dil sabr kıl ivmek melâlet gösterir
Görelim âyîne-i devrân ne sûret gösterir
Aşkî
(Ey gönül sabreyle acele etmek keder getirir.
Bakalım dünya aynası zamanla bize neler gösterir.)
Ahmet Şimşirgil'in önceki yazıları...