Ukrayna üzerinden hesaplar!

A -
A +

Rusya-Ukrayna arasında yaklaşık üç senedir süren savaş, artan bir şiddetle devam ediyor. Saldıran taraf her ne kadar Rusya olsa da onu buna NATO’nun zorladığını biliyoruz.

 

On yedi milyon kilometrekarelik bir alanda yüz elli milyon nüfus Batı'nın iştahını kabartmıştı. Ülkenin tabii kaynakları ABD ve yaveri İngiltere’yi harekete geçirmişti. Bu ikisi bütün Avrupa’yı organize etti.

 

Kurdun eti görüp tuzağı seçememesi gibi Rusya da Batı’nın geri plandaki büyük oyununu sezemedi. Böylece adım adım içeriye çekilen Rusya bugün itibarıyla geri dönemeyeceği bir tünele sokuldu. Artık ya vurup geçecek ya tünel üstüne yıkılacaktı.

 

Rusya’nın tuzağa bu kadar kolay çekilmesi, ABD’nin, işgal gerçekleşirse ciddi bir şey yapmayacağı yolundaki görüntüsü sayesinde oldu. Dönemin ABD Başkanı Biden o günlerde böyle bir resim çizdi ve vaktiyle Saddam’ın düştüğü hataya Putin de düştü.

 

Hollywood’un piyasaya sürdüğü propaganda filmleri de tesirliydi. Savaşa hazırlanan Ukraynalıların görüntüleri çok amatörceydi. Makyajlı kadınlar tahtadan tüfeklerle kameralara poz veriyordu. Bu ve benzeri görüntüleri gören herkes Ukrayna’yı bekleyen akıbetin Kırım’ın koparılması günlerindeki gibi olacağını zannetti.

 

Rus ordusu ezici bir güçle Ukrayna’ya girecek ve birkaç gün içinde işi bitirecekti. Askerî strateji uzmanları ve uluslararası ilişkilerden dem vuran analistler günlerce iki tarafın silahlarını mukayese yapıyor ve Ukrayna’nın kaç gün dayanabileceği hususunda tahminler yürütüyorlardı.

 

Bunlara göre Zelenskiy ya yakalanıp asılacak veya ülkeyi terk edecekti. Herkes "büyük ağabey"e boyun eğecekti. Sonra sıra Moldova’ya ve Baltık devletçiklerine gelecekti. Sovyetler Birliği adım adım yeniden inşa edilecekti.

 

Yani Batı cephesinde muvaffak olan İvanlar güneydoğuya dönecek ve Türk cumhuriyetlerine yürüyecekti. Hedefler hedeflere, hayaller hayallere eklendi ve tuzağa düşüldü! Bütün bu oyunu Rus Dış İstihbaratı (SVR) nasıl çözemedi bilemiyoruz. Anlaşılan burada büyük bir boşluk var.

 

Savaşın başlamasından bu yana üç seneyi aştı fakat Rusların vurup geçmesi bir türlü gerçekleşmedi. Görünen o ki öyle bir ihtimal de kalmadı. Artık Rusların nükleer kullanması da çare olmaz. Zira bu sefer daha çetrefil bir tuzağa düşer. Batı onun böyle bir hata yapmasını bekliyor. Öyle bir noktada Rusya’yı tarihin çöplüğüne atarlar. Rusya da onlara korkunç zarar verir lakin kaybeden kendisi olur.

 

Çünkü karşı blok hem nüfus hem silah bakımından üstün. Savaş başlıklarının sayısı itibarıyla Rusya’nın önde görünmesi kanaatimizce bir algı operasyonu. Batı blokunun bu mevzuda Rusya’yı katlayacağını tahmin ediyoruz. Yani iş yine konvansiyonel silahlara kalacak.

 

Hâl böyleyken Trump "barış" diye baskı kuruyor. Bu baskıda Amerikan derin devletinin oluru var mı şu an için tam anlaşılır değil! Şayet yoksa başka şekilde barışı baltalamaya çalışacaklardır. Varsa, bu defa iş biraz daha girift bir hâl aldı demektir.

 

ABD, Rusya’yı bu kadar zayıf yakalamışken neden devamını getirmiyor? Kursk’taki işgalin altı ay sürdüğünü, Rusya’nın orayı dolaylı ABD desteği ve Kuzey Koreli askerler eliyle geri alabildiğini hatırlarsak mesele anlaşılmış olur.

 

 

Rusya’ya ağır darbe!

 

 

Birkaç gün önce Ukrayna beklenmedik bir saldırıya imza attı. Dünyanın ikinci büyük gücü olarak görülen Rusya’ya ağır darbe vurdu. Sınırdan 4-5 bin kilometre içerideki hava üsleri vuruldu. Saldırıda kuzey kutup dairesinden en güneye ve en doğuya doğru, bazı kaynaklara göre dört bazı kaynaklara göre yedi hava üssü hedef alındı. En az kırk uçak imha edildi.

 

Konuyu Rusya açısından daha vahim kılan şey, darbe alan uçakların sıradan savaş uçakları olmayışıdır. Bunların tamamı ağır bombardıman ve stratejik saldırı uçakları idi. Rusya bu gücünün 1/3’ünü kaybetti.

 

Kaybın maddi değerinin ise yedi milyar dolar civarında olduğu belirtiliyor. Bu saldırı ile Rusya’nın derinliklerinin vurulabileceği de ortaya çıkmış oldu. Dolayısıyla artık hiçbir üssünün emniyette olmadığı gerçeği ile yüz yüze kaldı. Üstelik bunu İngiltere desteğiyle de olsa Ukrayna yaptı.

 

Şurası muhakkak ki Rusya asker sevki konusunda ciddi zorluklar yaşıyor. Dile kolay, ölü ve yaralı olmak üzere yaklaşık bir milyon kaybı var. Yaralıların tekrar savaşa dönme ihtimali sıfıra yakın. Zira günümüz silahları ile yaralanınca sakat kalma ihtimali çok yüksek.

 

Netice itibarıyla Ukrayna’nın beklenenin çok üstünde bir direniş gösterdiğini söylemeliyiz. Bir hafta on gün içinde Kiev’e girme hesabı yapan Rus ordusu büyük bir bozgunla arkasına bakmadan cepheyi terk etmişti. Ardından içeride tekrar teşkilatlanıp bu sefer doğu Ukrayna’dan giriş yapmıştı. Orada yine kayıplar yaşamakla birlikte az da olsa bir ilerleme kaydetmişti. Şu an ABD’den aldığı cesaretle kuyruğu dik tutmaya çalışıyor ise de savaşın daha uzaması hâlinde Sovyetler Birliği gibi bir kez daha çökme durumuyla karşı karşıya kalabilir.

 

Çünkü diğer maddi kaynakları yetse de insan kaynakları daha fazlasını kaldıramaz. Bakalım Putin kibrini yenip bunları kabullenebilecek mi? Açıkçası görebilecek mi demiyorum. Zira görmemesi mümkün değil. Görüyor fakat kabullenmekte zorlanıyor.

 

ABD ise ciddi manada hasar alan Rusya’nın daha fazla ezilmemesini neden isteyebilir? Tahminim bu husus büyük ölçüde Avrupa ile ilgilidir.

 

 

Bilinmeyenler!

 

 

Trump’ın zaman zaman dillendirdiği üzere ABD, artık Avrupa’nın yükünü taşımak istemiyor. Bunu Avrupa’ya kabul ettirmenin yolu ise Rusya’nın tamamen ezilmemesine bağlıdır. Bunun için hararetle barıştan yana tavır koyuyor. Yoksa Avrupa’ya efeleneceği bir gerekçesi kalmayacak. Yani bir bakıma, “Bundan böyle işinizi kendiniz görün, ben artık yokum” diyerek Avrupa’yı hizaya çekecek, “aman biz ettik sen etme” noktasına getirmeye çalışacak. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki kadar olmasa da ona yakın bir düzeni inşa etmek kısa vadeli hedefi olacaktır.

 

ABD’nin, “Artık rakibim Çin, Avrupa’dan elimi eteğimi çekiyorum, Rusya’yı da düşman görmüyorum” demesi işin bize gösterilen tarafı olsa gerek. Avrupa’dan uzaklaşmış bir ABD, Çin’le olan mücadelesine kiminle girecek? Hindistan var diyebilirsiniz ama ona ne kadar güvenebilir?

 

Hint askerinin tarihî bir altyapısı yok ki şunları yapar bunları yapamaz desin... Hindistan, Cihan Harbinin sonunda istiklalini kazandı ise de bunun nasıl bir bağımsızlık olduğu tartışılır. Bundan önce XIX. yüzyılın ortasına kadar zaten Türk hâkimiyetinde bulunuyordu...

 

Neticede şunun şurasında yetmiş seksen senelik bir devlet. Bütün tecrübeleri bundan ibaret. Pakistan ile olan mücadeleler hariç, savaş tecrübesi de yok. Pakistan’a üstünlük kuramayan bir yapıya ne kadar güvenilip ne kadar güvenilemeyeceğini bütün Batı fakat özellikle İngiltere ve ABD çok iyi bilir.

 

Hasılı ABD’nin, dört yüz elli milyonluk nüfus ve yirmi trilyon dolar civarındaki gayrisafi yurt içi hasılasıyla büyük bir güç olan Avrupa Birliği’ni elemesi ancak safdillerin inanabileceği hikâyedir.

 

Ukrayna bu senaryoda bel kemiğini teşkil ediyor. Bugün batı dünyasına bir yüz sene daha kazandıracak yegâne formül şimdilik Rusya’nın ezilmiş ve karizması çizilmiş hâliyle varlığını devam ettirmesi gibi görünüyor...

 

Peki, bu şekilde sağlanan bir barışın kalıcı olacağı düşünülebilir mi? Gücü kırılan, karizması çizilen Rusya bundan sonra kendi bölgesinde nüfuzunu devam ettirebilecek mi? Kıbrıs’ta Avrupa’nın etkisiyle hareket eden Türk Cumhuriyetlerini, yarınlarda Rusya ile ilişkilerinde neler beklemektedir?

 

Bütün bu suallerin cevabını, Çin ve Türkiye’den bakışı da katarak nasipse bir başka makalede yazmak istiyorum...

 

.....

 

NOT: Sevgili okurlarımın mübarek Kurban Bayramlarını tebrik eder, Türk ve İslam âlemi için hayırlı olmasını dilerim. İnşallah Filistin’in, Keşmir’in, Doğu Türkistan’ın ve daha nice İslam beldelerinin kurtuluşuna vesile olsun.

 

 

TEFEKKÜR

 

 

Kâinât nabzında çarpıyor tekbîr

 

İnandık ki Allâh büyük Allâh bir

 

               Mustafa Necati Bursalı

 

 

 

 

 

Ahmet Şimşirgil'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.