Kaydet
a- | +A

Babıali Baskını küçük rütbeli subayların, ordunun üst kademesiyle anlaşıp/aldatıp yaptığı kanlı bir darbedir. 27 Mayıs 1960 darbesi biraz buna benzer.

1908’de Padişah’a isyan edip parlamentoyu açtırmaya muvaffak olan güç, muhalefetin güçlenmesi üzerine örfî idare (sıkıyönetim) ilan etti. Birkaç sene içinde devlet gemisi sallanmaya başlayınca, Trablusgarp felaketi üzerine örfi idareyi uzattı.

Orduya tamamen partizanlık girmişti. Asker tamamen politize oldu. Zabitler, İttihatçı ve Halaskâr diye ikiye ayrıldı. Öyle ki bu iki grup Makedonya’da birbirleriyle vuruşmaya başladı.

Kurnazın fendi!..

Bunun üzerine İttihatçıların baskısı altında kalan Sadrazam Said Paşa Meclis'ten itimat reyi istedi ve aldı. Ardından da mesuliyetten kurtulmak adına istifa etti. Ahmed Muhtar Paşa riyasetinde, içinde tecrübeli zevatın bulunduğu yeni bir kabine kuruldu.

Muhalifler hükûmete yaklaştı. Örfi idare kaldırıldı, ama ordunun bölünmüşlüğü çözülemedi. Hükûmet düştü, bitaraf Kâmil Paşa iktidara geldi. Tam bu esnada Balkan Harbi patladı.

Bunu fırsat bilen İttihat ve Terakki Fırkası, 81 yaşındaki Kâmil Paşa’yı devirmek için teşebbüse geçti. Saf, gösteriş meraklısı ve kabiliyetsiz bir adam olan Harbiye Nazırı Nazım Paşa, Halaskâr Zâbitan grubunun lideri idi. Sadrazam olmak hayali kuruyordu.

Talat, Enver ve Cemal Bey, kendisiyle görüşüp sadrazamlık sözü vererek onu elde ettiler. Kâmil Paşa’nın, Balkan Harbi mağlubiyetinin suçunu kendisine yıkıp onu divan-ı harbe vermek istediğine inandırdılar.

Nazım Paşa’nın gafleti

Sadrazam Âli Paşa’nın damadı olan Nazım Paşa, Miralay (albay) Cemal Bey’i menzil umumi müfettişi, Kaymakam (yarbay) Enver Bey’i de kolordu erkân-ı harbiye reisi (kurmay başkanı) yaptı. Böylece ordunun en stratejik mevkilerini İttihatçılar ele geçirdi.

Polislerin çoğu fırkanın adamıydı. Nazım Paşa, harbiye nazırı olunca, her şeyin eline geçtiğini zannetti. Ne getirene ne götürene ehemmiyet verdi. Devlet teşkilatı içerisinde en ufak bir değişikliğe lüzum görmedi; hatta yaverini bile değiştirmedi. Üstelik Balkan Harbi esnasında bozgunculuk yaptığı için hapsedilenleri de serbest bıraktı.

Kâmil Paşa ve Dahiliye Nazırı Reşid Bey, ekstra tedbir almak istiyor, ama âdeta diktatör kesilen Nazım Paşa’dan çekiniyordu. Nazım Paşa, kabine toplantısında Reşid Bey’e, İttihatçıların artık siyasetle uğraşmayacaklarına söz verdiklerini söyledi. Bunun ne manaya geldiği az zaman sonra belli oldu!

Basit ama kanlı bir darbe…  Babıali baskını
Başlık ResmiBasit ama kanlı bir darbe… Babıali baskını

Yaşasın millet, yaşasın Enver!

Balkan Harbi’nin en felaketli günleri geçiyordu. Bulgarlar Edirne ve Çatalca önlerine gelmişti. Şiddetli bir kış hüküm sürüyordu. Kâmil Paşa istifa etmeyi düşündü, ama ortalığı bunlara bırakmamak için vazgeçti.

İttihatçılar, Kâmil Paşa’nın Edirne’yi Bulgarlara söz verdiği propagandasını yapmaya başladılar. Hâlbuki buna dair milletlerarası notaya, Edirne’nin Bulgarlara verilmeyip, Türklerin elinde serbest şehir hâline sokulacağı şeklinde cevap hazırlanmıştı.

23/I/1913 günü, Enver Bey kır beygirin üzerinde, yanında yaya 8-10 kişiyle Cağaloğlu’ndan Babıali önüne geldi. Elde bayrak, “Yaşasın millet, yaşasın Enver!” diye bağrışıyorlardı. Talat Bey, az evvel bir iki zabitle gelip içeri girmişti.

Basit ama kanlı bir darbe…  Babıali baskını
Başlık ResmiBasit ama kanlı bir darbe… Babıali baskını

Beni aldattınız!

Muhafızlar akşamdan Cemal Bey tarafından geri çekilmişti. Binaya giren çete karşılarına çıkan sadrazam yaverleri Nafiz ve Tevfik Bey ile 8 nöbetçi askeri vurarak yere serdi. Kendilerinden de biri vurulup öldü.

O esnada toplantı için binada bulunan Nazım Paşa gürültüye çıktı. Enver Bey’i görünce, “P…, siz beni aldattınız! Bana verdiğiniz söz böyle miydi?” diyecek oldu. Enver’in veya Yakup Cemil’in kurşunuyla o da yere serildi.

Sadrazam o esnada bir irade tebliği için gelen mabeyn başkatibi Ali Fuad (Türkgeldi) Bey ile görüşmekteydi. Metanetini kaybetmedi. Talat ile Enver Bey, başına dikilerek istifa etmesini söylediler. Paşa böyle bir zamanda darbeyle ayrılmasının sıkıntıyı arttıracağını söyledi. Ama silah tehdidi altında, “cihet-i askeriyeden gelen teklif üzerine” kaydını düşerek istifasını yazdı.

Binada bulunan Şeyhülislam Cemaleddin Efendi odunluğa saklanmıştı. Nazırlar ise, Anadolu-Bağdad Demiryolları Müdürü Huguenin ile iki ecnebinin bulunduğu bir odaya sığınmışlardı. Reşid Bey, evkaf nazırı Ziya ve bahriye nazır vekili ferik Rüstem Paşa Meclis-i-Vükelâ salonunda kalmıştı.

Basit ama kanlı bir darbe…  Babıali baskını
Başlık ResmiBasit ama kanlı bir darbe… Babıali baskını

Edirne-Din-Vatan!

Enver Bey, şeyhülislamın arabasına binerek saraya gitti. İstifanameyi padişaha takdim ederek Mahmud Şevket Paşa’nın sadrazamlığa tayin iradesini aldı. İzzet Paşa’yı da başkumandan vekili yaptırdı. (İzzet Paşa 1918’de sadrazam olup, İttihatçı elebaşlarının kaçmasını temin edecektir.)

Babıali’nin önünde epey kişi toplanmıştı. Güruhun amigosu, hatipliğiyle meşhur mülazım (teğmen) Ömer Naci Efendi, “Edirne gidiyor, din gidiyor, vatan gidiyor!” diye bağırıyordu. Hatta bir ara müthiş bir küfür sallayarak penceredeki Kâmil Paşa’yı vurmak istediyse de arkadaşları mâni oldu.

Bu esnada Babıali’de kalan dahiliye nazırı Talat Bey, sadrazam vekili sıfatıyla resmî dairelere Adalarla Edirne’yi düşmana verdiği için Kâmil Paşa’nın millet ve ordu tarafından düşürüldüğünü yazdı. (Sonradan her ikisini de yeni hükûmet düşmana vermiştir.)

Darbenin bilançosu

Saraydan dönen Enver Bey, Mahmud Şevket Paşa’nın sadrazamlığını halka tebliğ etti. Akşam yeni sadrazam Babıali’ye gelerek arzı endam etti ve birikmiş halkı dağıttı.

Kâmil Paşa, Şeyhülislam Cemaleddin Efendi, Dahiliye Nazırı Ahmed Reşid (Rey) tevkif edilerek yurt dışına sürüldüler. Kâmil Paşa birkaç ay sonra Kıbrıs’ta öldü. Cemaleddin Efendi, ki tarihte en uzun şeyhülislamlık makamında oturanlardandır, birkaç sene sonra Kahire’de öldü. Reşid Bey Avrupa’da kaldı. Gıyabında idama mahkûm oldu. 1919’da dönebildi.

Babıali Baskını küçük rütbeli subayların, ordunun üst kademesiyle anlaşıp/aldatıp yaptığı kanlı bir darbedir. 27 Mayıs 1960 darbesi biraz buna benzer. Böylece, örfi idaresi, Bekirağa Bölüğü namındaki hapishanesi, işkenceleri, darağaçları, sürgünleri ile müthiş bir terör idaresi başladı. Meşrutiyet, kanlı bir oligarşiye dönüştü.

“Edirne gidiyor!” sloganıyla yapılan darbenin akabinde, İşkodra, Yanya ve Edirne tamamen kaybedilmiş, bütün Rumeli düşmana teslim edilmiştir...

Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci'nin önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR