Dünya büyük bir huzursuzluğun pençesindeyken, bir yandan hisse senedi ve emtia borsalarının mesnetsiz yükselişine göz atıyor, diğer yandan hatırı sayılır tecrübeye sahip olan yatırımcıların ellerindeki her şeyi satıp nakit paraya geçtiklerini görüyorum.
Yatırımcıların bildiği çok önemli bir kural vardır: “Eğer piyasalar çok oynaksa, fazla para bağlamadan işlem yapılıyordur...” Elbette işlemler sadece insan eliyle yapılmıyor. Bir de tarihsel bilgilerin yüklendiği algoritmalarla al-sat kararı veren kompüterler var. Eğer yapay zekâ veya kompüterler “tamam artık satalım” derse, bu selin önünde duracak hiçbir şey yok. Hâlâ esrarı çözülemeyen “şişman parmak” hadisesinin arkasında söz konusu algoritmik işlemlerin varlığı sorgulanıyor desem, inanır mıydınız? Mayıs 2010’da yaşanan bu olayı “milyon” yerine “milyar” şeklinde emir veren bir yatırımcıya bağlayanlar da var. Ancak 1987 yılında bilgisayarların kararıyla yaşanan şelale düşüşünü unutmayalım...
Bu satırları yazmamın amacı, dünyadaki gerginliği göremeyecek kadar alım-satım işiyle meşgul olanları tarihsel gerçeklerle uyarmak. Aşağıda hem hisse senedi hem de emtia piyasalarındaki "sabun köpüğü" patlamalarının bazılarını paylaşıyorum:
“Olur mu böyle saçmalık” demeyin, 17. yüzyılın ortalarında Hollanda'da lale soğanlarına aşırı talep ve spekülasyon sonucu büyük fiyat artışları yaşandı. Lale fiyatları aşırı yükseldi ve sonunda çökerek birçok yatırımcının büyük kayıplar yaşamasına neden oldu. Osmanlı İmparatorluğunun büyük bir mali kriz yaşamasına ve gerilemesine sebep olan krizlerden biridir diyebilirim.
İngiltere'de Güney Denizi Şirketi'nin hisse senetleri spekülatif olarak hızla yükseldi. İnsanlar büyük kârlar bekliyordu. Beklenti gerçekleşmedi ve balonun patlamasıyla hisse fiyatları çöktü ve birçok yatırımcı büyük zararlar yaşadı.
1920'lerde Amerika’da uzay ve havacılık şirketlerine olan ilgi ve yatırım artarken, birçok yatırımcı gerçek değeri olmadığı hâlde yüksek fiyatlarla alım yaptı. Spekülatif balon patladı ve birçok şirket iflas etti. Açıkçası "Büyük Buhran"ı haber veren son sinyaldi diyebilirim.
“Ne alsam kazanıyorum” diyenler sebebiyle internet ve teknoloji şirketlerine olan aşırı yatırım ve spekülasyon, şirket değerlerini aşırı şişirdi. 2000 yılında balon patladı ve piyasa büyük bir çöküş yaşadı, pek çok teknoloji şirketi iflas etti veya değer kaybetti. Dün gibi hatırlıyorum, herkes birbirine “ne oldu böyle” diye soruyordu.
Hâlâ hafızalarımızdan çıkmayan bir krizdi bu. “Subprime” Mortgage ve ipotekli menkul kıymetlere olan aşırı talep ve spekülasyon sonucu konut fiyatları şişti. Balon patladı ve 2008 finansal krizine yol açtı, dünya ekonomisini ciddi şekilde etkiledi.
İsterseniz bir de emtia piyasalarındaki kıyametlere bir göz atalım:
Tütün fiyatlarındaki aşırı yükseliş, spekülatif beklentiler ve talebin artmasıyla başladı. Kısa sürede fiyatlar aşırı şişti, ardından talep doygunluğa ulaştı ve fiyatlar hızla düştü. Bu durum, tütün endüstrisindeki spekülatif balonun patlamasına neden oldu.
1970’lerde, enflasyon beklentileri ve ekonomik belirsizlikler nedeniyle altın ve gümüşe olan talep arttı. Fiyatlar hızla yükseldi, büyük spekülatif hareketler gerçekleşti. Ancak, ekonomideki istikrar ve faizlerin yükselmesiyle birlikte fiyatlar sert bir şekilde düştü. Ons fiyatının tekrar 600 doların üzerine çıkmasını bekleyenlerin çilesini şöyle özetleyeyim: Tam olarak 27 yıl beklediler.
Daha önce de petrolde balonlar yaşandı ama yakın dönemden örnek vereyim dedim. Anılan dönemde petrol fiyatları neredeyse iki katına çıktı, 147 $’a kadar yükseldi. Finansal krizle birlikte petrol fiyatları aniden çöktü ve 2009’da 40 $’lara kadar indi. Bu düşüş, yatırımcıların korkularıyla hızlandı...
Sadece bunlar mı? Bir de “ateş düştüğü yeri yakar” kıvamında bazı sektörler ve ürünlerde yaşanan "küçük kıyametler" var. Örnek verelim:
“Tatlı yağ” olarak da adlandırılan yağın fiyatları, artan talep ve spekülatif girişimlerle hızla yükseldi. Balon patladı ve fiyatlar hızla çakıldı, birçok yatırımcı büyük kayıplar yaşadı. Üreticiler zarar gördü.
Limon fiyatlarında ani artış ve spekülatif alımlar, fiyatların aşırı yükselmesine neden oldu. Ardından gelen sert düşüşle birlikte fiyatlar hızla geriledi...
İşte böyle. Bazı sektörlerde yaşanan "küçük kıyametler"i sade vatandaş olarak hissetmiyoruz elbette. Herkes vadeli petrol kontratlarının negatif fiyatlandığı ilginç anı hatırlıyordur. Ancak bunlar akaryakıt istasyonlarındaki fiyatlara yansımıyor elbette. Dolayısıyla farkında olmuyoruz.
Ancak, şu an ciddi bir tehlikenin içine girmekteyiz. Tüm "tecrübeli tilkiler" nakde geçtiler ve varlık fiyatlarının düşmesini bekliyorlar. Bu arada borsalar da düşmemek için direnmek bir kenara, hızlı yükselişlerle prop-trading yani hızlı al-sat yapanlara kâr ettiriyor. Altına yatırım zirve yapmış durumda. Gümüş hemen arkasından geliyor. Dünya resesyon ihtimalini konuşuyor ama emtia fiyatları gerilemiyor...
Tüm bunlar matematikle açıklanmayacak ama hayat tecrübesi ile tarihsel bilgi sayesinde farkına vardığımız bir “balon” riskini gündeme getiriyor. Yatırımcıların özellikle bu yaz ve 2025 boyunca hiçbir varlık için “ucuz” kelimesini kullanmaması ve kârı cepte gördüğü anda hızlıca nakde geçmesi en mantıklı davranış gibi gözüküyor. Önceden belirlenmiş alış ve satış hedeflerini majör bir gelişme olmadan değiştirmemeleri ve planlarına sadık kalmaları önemli.
Disiplinli şekilde yola devam ederken kimsenin ekranlardan gözünü alamaması, takibe devam etmesi büyük önem arz ediyor.
Prof. Dr. Emre Alkin'in önceki yazıları...