Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
"Küresel Eşitsizlik Raporu 2025" üzerine analitik...
0:00 0:00
1x
a- | +A

Joseph Stiglitz önderliğinde G20 tarafından yayımlanan “Küresel Eşitsizlik Raporu 2025”, küresel ekonomik düzenin en kritik kırılganlık noktalarından biri olan servet ve gelir eşitsizliğinin boyutlarını kapsamlı biçimde ortaya koymaktadır. Rapor, yalnızca ekonomik bir durum tespiti yapmakla kalmayıp, eşitsizliğin siyasal ve toplumsal istikrar üzerindeki etkilerini de inceleyerek, politika yapıcılara güçlü bir uyarı niteliği taşımaktadır. Bu açıdan bakıldığında çalışma, eşitsizliğin pasif bir sonuç değil, ulusal ve uluslararası düzeyde alınan kararların aktif bir ürünü olduğunu vurgulayarak, küresel ölçekte yeni bir paradigma ihtiyacını gündeme getirmektedir.

1. Küresel Servet Yoğunlaşması ve Adaletsiz Dağılım

Raporun en dikkat çekici bulgularından biri, 2000-2024 döneminde oluşturulan yeni servetin %41’inin nüfusun en zengin %1’ine gitmiş olmasıdır. Buna karşılık, dünya nüfusunun alt %50’sinin bu servetten yalnızca %1 oranında pay alması, servet yoğunlaşmasının tarihsel seviyelerin üzerine çıktığını açıkça göstermektedir. Bir diğer ifadeyle, ekonomik büyümenin çıktıları toplumsal refaha dönüşmemekte, aksine dar bir kesim içinde kilitlenmiş durumda bulunmaktadır.

Bu durumun ekonomik sonuçları kadar siyasal etkileri de önemlidir. Zira rapor, servet ve gelir eşitsizliğinin yüksek olduğu ülkelerin, demokrasi açısından daha kırılgan olduklarını göstermektedir. Dünya nüfusunun %90’ını temsil eden ülkelerin %83’ünün Dünya Bankası ölçeğine göre yüksek eşitsizlik kategorisinde yer aldığı belirtilmektedir. Üstelik yüksek eşitsizliğe sahip ülkelerde demokratik gerileme riskinin 7 kat arttığı ifade edilmektedir. Bu bulgu, ekonomik eşitsizliğin sadece sosyal adaletsizlik değil, rejim güvenliği ve siyasi meşruiyet açısından da bir tehdit olduğunu ortaya koymaktadır.

2. Miras Serveti ve Sosyal Hareketliliğin Çöküşü

Raporun önemli tespitlerinden bir diğeri, önümüzdeki 10 yılda 70 trilyon dolara ulaşacak miras aktarımı olgusudur. Bu muazzam servet transferi, toplumsal yapıda sınıfların giderek daha kapalı hâle geldiğini, ekonomik başarının bireysel yetenekten ziyade doğuştan gelen ayrıcalıklarla belirlendiğini ifade etmektedir. Dolayısıyla eşitsizlik yalnızca gelir farkına değil, fırsat eşitliğinin yok oluşuna dönüşmektedir. Bu durum, sosyal mobiliteyi tarihin en düşük seviyesine iterek, toplumların dinamizmini ve yenilik kapasitesini olumsuz etkilemektedir.

3. Küresel Şokların Eşitsizliği Derinleştirmesi

Stiglitz ve ekibi, COVID-19 pandemisi, Ukrayna savaşı, küresel tedarik krizleri ve enerji fiyat artışlarının eşitsizliği dramatik biçimde artırdığını vurgulamaktadır. Temel ihtiyaçlara erişimin güçleştiği bir ortamda, raporun aktardığı çarpıcı sosyal gerçeklik şöyle ifade edilmiştir:
“Dünyada her dört kişiden biri düzenli olarak öğün atlıyor.”

Bu bulgu, eşitsizliğin soyut bir istatistik değil, milyonlarca insan için hayatta kalma mücadelesi anlamına geldiğini göstermektedir.

4. Stratejik Politika Önerileri ve Yeni Kurumsal Yapı İhtiyacı

Rapor, çözümü ulusal düzeyde bireysel çabalara bırakmak yerine, iklim krizinde olduğu gibi küresel ölçekte kurumsal bir koordinasyonun zorunlu olduğunu savunmaktadır. Bu doğrultuda önerilen en önemli yapı, Uluslararası Eşitsizlik Panelidir. IPCC benzeri bu mekanizmanın görevi, eşitsizlik göstergelerini düzenli biçimde izlemek, veri temelli analiz yapmak ve politika tavsiyeleri geliştirmek olacaktır. Böylece eşitsizlik geçici bir gündem başlığı olmaktan çıkarak sürekli izlenen bir küresel öncelik hâline gelecektir.

Bunun yanı sıra rapor, aşağıdaki reform önerilerini desteklemektedir:

  • Çok uluslu şirketlerin ve ultra zengin bireylerin küresel vergilendirilmesi
  • Varlık ve miras vergilerinin güçlendirilmesi
  • Tekelleşme karşıtı düzenlemelerle kurumsal yoğunlaşmanın sınırlandırılması
  • Eğitim, sağlık ve konut gibi kamu hizmetlerine daha büyük kaynak ayrılması
  • Çalışanların pazarlık gücünü artıran politikaların uygulanması
  • Özellikle borç yükü yüksek ülkeler için borç yeniden yapılandırma mekanizmaları
  • Temel stratejik sektörlerde yerel üretim kapasitesinin artırılması

5. Eşitsizlik: Politik Bir Tercih ve Küresel Acil Durum

Raporda sıkça vurgulanan temel argüman şudur:
“Eşitsizlik, politik bir tercihtir.”

Başka bir ifadeyle, ekonomik düzenin adaletsizliği kaçınılmaz değildir; mevcut kurallar farklı tasarlansaydı, ortaya çıkan sonuçlar da farklı olurdu. Bu yaklaşım, neoliberal ekonomi anlayışına yönelik yapısal bir eleştiridir ve Stiglitz’in uzun yıllardır savunduğu alternatif bir ekonomik düzen ihtiyacını güçlendirmektedir. Ayrıca eşitsizliğin iklim krizi gibi küresel ölçekte bir acil durum olarak tanımlanması, sorunun ertelenemez ve uluslararası koordinasyon gerektiren bir boyutta olduğunu vurgulamaktadır.

Sonuç

“Küresel Eşitsizlik Raporu 2025”, ekonomik kalkınmanın niteliksel krizini gözler önüne sermekte ve ekonomik büyümenin sonuçlarının geniş toplum kesimlerine yayılmadığı bir düzenin sürdürülemezliğini ortaya koymaktadır. Servet yoğunlaşması, toplumsal fay hatlarını büyütmekte, demokratik kurumları zayıflatmakta ve küresel istikrarı tehdit etmektedir. Bu nedenle rapor, hem bir teşhis hem de bir eylem çağrısı niteliği taşımaktadır.

G20’nin ilk kez böyle bir rapora resmî destek vermesi, eşitsizlik meselesinin artık yalnızca akademik bir tartışma değil, küresel siyasi öncelik hâline geldiğini göstermektedir. Uygulanacak politikalar, küresel ekonominin geleceğini şekillendirecek kritik bir dönemeçtedir. Daha adil bir düzen, sadece etik bir zorunluluk değil; ekonomik verimlilik, demokratik istikrar ve toplumsal barış için de temel bir gerekliliktir.

Prof. Dr. Emre Alkin'in önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR