Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
Putin ve Rusya’nın monarşi döngüsü: Tarihsel ve ek...
0:00 0:00
1x
a- | +A

Bu hafta, "21. yüzyılda tiranlık olur mu?" diye serzenişte bulunanlara sebep-sonuç ilişkilerini tekrar değerlendirmelerini sağlayacak bir analizi paylaşmak istedim.

Rusya, tarihsel süreç içerisinde monarşi döngüsünün çeşitli aşamalarından geçerek günümüze kadar gelmiştir. Bu döngüde monarşi, tiranlık, demokrasi, oligarşi ve oklokrasi gibi yönetim biçimleri birbiriyle etkileşim hâlinde olmuştur. Her bir sistem, ekonomik faaliyetler üzerinde farklı etkiler oluşturmuş, toplumun yapısını ve halkın hayat şartlarını şekillendirmiştir.

Rus Çarlığı döneminde, monarşi tek bir liderin otoritesi altında merkezî olarak yönetiliyordu. Çar, hem siyasi hem de sembolik bir figür olarak halkın gözünde önemli bir konumda bulunuyordu. Ancak, Kafkasya, Osmanlı İmparatorluğu ve Fransız cephesi gibi savaşların yükü, Rus Çarlığı’nı giderek zayıflattı. Bu durum, halkın monark üzerinde oluşturduğu baskıyı artırmış, ekonomik sorunlarla birlikte bu baskı, otoritenin sorgulanmasına yol açmıştır.

Aslında, monarşinin zayıflaması, tiranlık döneminin başlangıcını da beraberinde getirmiştir. II. Nikolay ve ardından gelen tiran yönetimi, halkı baskı altında tutarak, onlardan gelen temel hak taleplerini göz ardı etmiştir. Potemkin Zırhlısı olayında olduğu gibi, halkın üzerine ateş açılması gibi üzücü olaylar, toplumsal hoşnutsuzluğun belirgin bir göstergesi olmuştur. Tiranlık, çoğunlukla korku ve zorbalıkla yönetildiği için ekonomik istikrarı da zayıflatmış, halkın yatırımları duraksamıştır.

Tiranlığa karşı ayaklanmalar, halkta demokrasi arayışının yükselmesine sebep oldu. Ancak, Rusya’daki demokratik süreçler de yeterince şeffaf bir biçimde işlemeyince, halkın iradesi genellikle belirli bir elit grup tarafından temsil edilmeye başlandı. Lenin ve Stalin dönemlerinde, yönetim biçimi bir çeşit oligarşiye dönüşmüştür. Politbüro’nun hâkimiyeti altında, özellikle zengin elitler değil, ideolojik bir grup olan Politbüro ekonominin kontrolünü sağlamıştır. Bu yapı, uzun vadede Sovyetler Birliği’ni ekonomik olarak zayıf düşüren bir durum oluşturmuştur.

Oligarşinin de zayıflaması, halkın taleplerinin görülmeye başlamasıyla mümkün oldu. Gogol’ün "Memurların Kalbi"nde tarif ettiği gibi, halkta yeniden bir uyanış ve popülist liderlerin ortaya çıkışı gözlemlenmiştir. Ancak, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla yeni bir ekonomik belirsizlik ortaya çıkmış, geçiş süreci birçok yeni devletin kurulmasına sebep olmuştur.

Son olarak, oklokrasi dönemi, halkın iradesinin mafya ve organize suç grupları tarafından hiçe sayıldığı bir yönetim biçiminin yükselmesine yol açtı. Putin’in iktidarı, bu karmaşık yapıda halkın güvenliğini sağlamak adına bir “mafyaya karşı” lider olarak kendini göstermiştir. Güvenlik güçlerine ve istihbarat servislerine olan etkin kontrolü, Putin’in güçlü bir otorite oluşturmasını sağlarken; muhalefeti bastırması onu tiranlık seviyesine yaklaştırmıştır. Zaten Putin’in “Rus hükûmeti, halkın güvenliği ve refahı için gerekeni yapma kararlılığını taşımaktadır” şeklindeki cesur söylemleri, otoriter yönetimini gerekçelendirmek için kullandığı bir araç hâline gelmiştir.

Kendisi, Rus ekonomisinin güçlü olduğunu ve dış güçler tarafından tehdit edilse bile, ülkesinin dayanıklılığına dikkat çekmektedir. “Rus ekonomisi güçlüdür ve bu güç, ulusal çıkarlarımızı korumak için yalnızca bir başlangıçtır” sözleri, iç politikada bir adanmışlık ve öz güven yansıtırken, uluslararası alanda da güçlü bir duruş sergilemesini sağlamaktadır. Ancak, bu imaj, çoğu zaman halkın gerçek hayat şartlarını ve dış ekonomik tehditlerden kaynaklanan sıkıntıları görmezden gelmekte ve Rusya’nın kötü yönetilen kaynaklarını ve düşen hayat standartlarını örtmektedir.

Putin’in uyguladığı bu dönemde, doğalgaz ve petrol sektöründen elde edilen gelirler, onun güç merkezini sağlamlaştırmak için kullanılmıştır. Ancak, dış politika agresifliği ve muhalifleri susturma yöntemleri, nihayetinde halk arasında bölünmelere ve hoşnutsuzluklara sebep olmaktadır. Kamuoyu yoklamaları, Putin'in popülaritesinin hızla düştüğünü, ancak muhalefetin zayıflığı nedeniyle alternatif bir liderlik seçeneği bulmanın zorluğunu göstermektedir. Bu durum, bazı kesimlerde kararsızlık oluşturmakla kalmayıp, aynı zamanda yönetim üzerindeki baskıyı da artırmaktadır.

Putin’in iktidarını pekiştirmek için izlediği stratejiler arasında, neoliberal politikaları ve devlet kontrolünü birleştiren bir yaklaşım yer alıyor. Örneğin, çarpıcı bir şekilde Türkiye gibi komşu ülkelerle ilişkileri pekiştirme çabaları, hem ekonomik açıdan yeni pazarlar oluşturma hem de uluslararası alanda güçlü bir müttefik olma arzusunu yansıtmaktadır. Ancak Rusya’nın dış politikadaki aktif ve agresif duruşu, Batı ile ilişkilere gerginlik katmakta ve bu da ekonomik istikrar üzerinde olumsuz etkiler oluşturmaktadır.

Putin’in aldığı sert tedbirler ve toplumsal baskı, Rus toplumunun yapısını derinlemesine etkilemiş ve çoğulculuğu bastırmış olsa da, halk içinde kaynamakta olan bir huzursuzluk da söz konusudur. Özellikle, yolsuzluk, gelir eşitsizliği ve hayat standartlarının düşmesi gibi sorunlar, halk arasında memnuniyetsizlik oluşturmaktadır. Bunun sonucunda ortaya çıkan muhalefet, daha önceki dönemlerden farklı olarak zayıf bir yapı içinde olsa da, mevcut durumu sorgulamayan bir kitleye hitap etme zorunluluğu taşımaktadır.

Sonuç olarak, Rusya’nın monarşi döngüsü, tarih boyunca yönetim biçimlerinin nasıl evrildiğini ve ekonomik faaliyetlerin bu süreçten nasıl etkilendiğini göstermektedir. Monarşiden tiranlığa, demokrasiye, oligarşi ve oklokrasiye kadar devam eden bu karmaşık yapı, Rusya’nın yönetiminde büyük değişimlere sebep olmuş ve her bir aşama, ülkenin ekonomik ve sosyal yapısını derinden etkilemiştir.

Putin'in güçlü liderlik söylemleri ve “Rus ekonomisi çok güçlü” gibi açıklamaları, halkın gözünde bir güven sembolü oluşturmaya çalışsa da, bunlar genellikle yüzeysel kalmaktadır. Bugün Rusya, geçmişteki deneyimlerin ışığında hareket etmekte, tarih boyunca yaşanan bu dönüşümün oluşturduğu karmaşa ve belirsizliklerle dolu bir geleceği barındırmaktadır. Ekonomik istikrar ve sosyal refah, toplumun ihtiyaçlarına ne ölçüde cevap verileceğine bağlı olarak belirsizliğini korumaktadır. Bu karmaşık yönetim sistemi, hem Rusya hem de dünya için birçok derinlemesine sorunun altını çizmektedir...

Prof. Dr. Emre Alkin'in önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR