Dönemden kopuk dış politika değerlendirilemez!

Sesli Dinle
A -
A +

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Dünya Kupası açılış törenleri için gittiği Katar’da Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile görüşmesi tartışmaları beraberinde getirdi.

 

Yaklaşık dokuz yıldır ilişkilerin kopuk olmasından dolayı yapılan eleştiriler, şimdi de “Niye görüştünüz” eleştirisine dönüştü. “Dün böyle diyordunuz, bugün böyle diyorsunuz. Dün kötülüyordunuz, bugün görüşüyorsunuz” tarzı yaklaşımlarla diplomasi ve dış politika yorumlanmaya çalışılıyor.

 

“Biz gelirsek Mısır ve Suriye ile derhâl barışacağız. Dış politikada duygusallık olmaz” diyenler Erdoğan-Sisi görüşmesiyle birlikte farklı bir havaya büründüler. “Olmaz, siz görüşemezsiniz” tarzı yaklaşımla dokuz yıl sonra ilişkilerin yeniden düzelme ihtimalinden rahatsızlık duydular.

 

Erdoğan-Sisi görüşmesinden iki kesim rahatsız olduğunu göstermekten geri durmadı; 1) Yunanistan. 2) Bizdeki muhalefet ve destekçileri.

 

Zamandan, mekândan ve dönemden kopuk olarak dış politikayı değerlendirmeye kalktığınızda “Dün öyleydi, bugün böyle” diyebilirsiniz. İki ülke arasındaki ilişkilerin kötüleşmesine ve iyileşmesine anlam veremeyebilirsiniz. Diplomasinin niye var olduğunu ve hangi durumlarda nasıl başvurulması gerektiğini kafanıza oturtamayabilirsiniz. Tabii anlama niyetiniz varsa. Eğer yoksa dış politika motivasyonunu ve diplomasiyi bir tarafa atar, sokak ağzıyla konuşmaya devam edersiniz.

 

Dinamik coğrafyada statik dış politika olmaz. Donuk kafayla tarihin en hızlı aktığı bölgelerin başında gelen Orta Doğu’yla ilgili değişimleri anlamak ve anlamlandırabilmek imkânsızlaşır.

 

Evet, dün Mısır ile Türkiye’nin ilişkileri kötüydü. Uzun sayılabilecek dokuz yıl gibi bir zaman diliminde bölgenin iki önemli ülkesinin ilişkileri tarihinin en kötü dönemini yaşadı. İlişkilerin kötü olmasından kaynaklı her iki ülkenin de ödediği maliyetlerin olması kaçınılmazdır.

 

 

 

Arap Baharı etkisi

 

 

 

2010’un sonu, 2011’in başı ile Orta Doğu’da âdeta jeopolitik bir depremin yaşanmasına neden olan Arap Baharı, Mısır ve Türkiye’yi farklı yerlere itti. Türkiye, Arap Baharı sürecini bölgeyi etkisi altına alan demokratikleşme dalgası olarak görürken ve desteklerken, Mısır’daki etkili güç odakları aynı süreci tehlike olarak okudu ve bastırmaya çalıştı.

 

Türkiye ülkeden ülkeye ayrım yapmadan halk hareketlerini olumlu gördü, bu konuda duruşunu çekinmeden gösterdi. Buna karşın, bölgede yönetim biçimi Mısır, Suriye ve Tunus’ta olduğu gibi cumhuriyet olsun ister Suudi Arabistan ve Ürdün’de olduğu gibi krallık olsun, isterse Birleşik Arap Emirlikleri örneğinde olduğu gibi emirlik olsun, tüm yönetimler Arap Baharı sürecinde ortaya çıkan halk hareketlerini el birliği ile bastırmayı tercih ettiler. Bu politikalarında yalnız da kalmadılar. Bölgeden İsrail, bölge dışından ise başta ABD olmak üzere önemli ülkeleri yanlarında bulabildiler.

 

Kısaca, darbeyle Mısır’da yönetimi ele geçiren Sisi ve ekibi ile Türkiye’deki iktidar Orta Doğu’da yaşanan jeopolitik ve toplumsal depremi farklı nedenlerle farklı okudular.

 

Türkiye’de iktidar Gezi Olaylarının ve içinde müttefiklerin de olduğu bazı devletlerin tavrından aynı durumun Türkiye’de de yaşatılmak istendiğini düşündü. Bu algıyı besleyecek Türkiye ve yönetim karşıtı üst üste ciddi gelişmeler de yaşanmadı değil. O tarihlere kısaca göz atmanız size yeterli veriyi gösterecektir.

 

2013 yılından itibaren sistematik şekilde Türkiye’yi bölgeden uzak tutmaya yönelik girişimler arterken, açık ve örtülü operasyonlar devreye sokulmaya çalışıldı. Mısır’da çekilen muamelenin bir benzeri Türkiye’de yaşatılmak istendi.

 

Türkiye karşıtı tüm bu sistematik girişimler, Erdoğan sayesinde sonuçsuz bırakıldı. Siyasi türbülansın yaşandığı son on yılda Türkiye içeride demokratik yolculuğunu sürdürürken bölgede ve uluslararası alanda etkisini artırdı.

 

Artık günümüzün Orta Doğu’su 2010’ların Orta Doğu’su değil. Çok şey değişti. Bölgesel düzende ve devletlerarası ilişkilerde farklılıklar oluştu. Devletlerin bölge ve uluslararası okumalarında değişimler yaşandı.

 

Söz konusu değişimler her devletin dış politikasında değişimi zorunlu kıldığı gibi Türkiye’yi de belli bir noktaya getirdi. Son dönemde Türk dış politikasında yaşanan değişimleri bu perspektiften değerlendirdiğimizde daha doğru bir sonuca ulaşırız.

 

“Mısır’la niye barıştık” diye hayıflanmanın bir anlamı yok.

 

Devletler çıkarlarının peşinde koşarlar…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.