Türkiye’nin seçimi Batı’nın derdi oldu

Sesli Dinle
A -
A +
Gün geçmiyor ki, ABD ve Avrupa ülkelerinin önemli yayın organlarında Türkiye’de yapılacak 2023 seçimleriyle ilgili haber çıkmasın, yorum yapılmasın, köşe yazıları yazılmasın.
Kendi ülkelerinde yapılan seçimler üzerinde bile bu kadar durmuyorlar. Sıraya girmişçesine, sistematik olarak Türkiye ve 2023’te yapılacak seçimlerle ilgili yayınlar yapıyorlar. Öyle anlaşılıyor ki, seçim tarihine kadar bu yayınlar artarak devam edecek.
 

Resmen Türkiye’nin derdi adamları gerdi

 
Türkiye’yi konu alan yayınların arkasında yatan neden bizi çok sevmeleri, bizim iyiliğimizi düşünmeleri değil. Adamlar özellikle 2013 yılından beri Türkiye’den rahatsızlık duyuyorlar. Öncesi de vardı elbette ama 2013 yılı bir dönüm noktasıdır. Eskiden kılıfına uydurarak yaptıkları Türkiye karşıtı faaliyetleri bu tarihten itibaren PKK terör örgütüne verilen destekte olduğu gibi alenen yapmaya başladılar.
Bunları yaparken de ne utandılar ne sıkıldılar ne de çekindiler.
Değerli müttefiklerimizle(!) 2013 yılından itibaren başta yakın çevremiz ve Orta Doğu olmak üzere bölgesel politikalarda ciddi ayrışmalar yaşanmaya başladı.
 
Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi Türkiye’yi belli bir kalıba sokmak, kontrolde tutmak, istediklerinde ayar vermek ve cephe ülkesi olarak kullanma niyetlerinden hiç vazgeçmediler.
 
Bunlar yetmiş yıllık müttefiklerimiz olsa da Türkiye’yi “Kuruyunca sulanan, uzayınca budanan ülke” konumunda tutmak istiyorlar.
Bunlara göre, “Ne haddine Türkiye’nin önemli dış politik konularda inisiyatif alması, küresel konularda söz söylemesi, iddialı bir ülke olması”
 
ABD’nin önemli gazetelerinden Washington Post, 2023 yılında dünyada yapılacak seçimler arasında en önemlisi olarak Türkiye’de yapılacak seçimleri gösteriyor.
 
Neymiş efendim,
 
2023 seçimleri sadece bizim için değil, onlar yani ABD/Batı için çok kritik önemdeymiş. Eğer seçimi tekrar Erdoğan ve Cumhur İttifakı kazanırsa Türkiye uzun süredir devam ettirdiği iddialı duruşunu sürdürürmüş. Tüm engellemelere rağmen Suriye, Libya, Irak ve Karabağ’da ortaya koyduğu başarıları devam ettirir ve yakın çevresinde etkisini artırırmış. Söz dinlemezmiş, otonom hareket edermiş. ABD ve Batı ülkelerinin çıkarlarına hayati zarar verirmiş.
Türkiye’nin izlediği dış politika, gücünün sınırsız olduğunu düşünen ABD’nin gücünün de bir sınırının olduğunu gösteren örnek olarak ön plana çıkıyormuş.
 
Açıkça diyorlar ki; “Erdoğan yönetimi 2023 seçimlerini tekrar kazanırsa, biz kaybederiz. Bölgesel çıkarlarımız tehlikeye girer, Erdoğan’ın kendi çıkarları peşinde koşan politikaları zemin bulursa ve güçlenirse bizim buralarda geçmişte olduğu gibi rahat rahat iş tutmamız kolay olmaz”
 
Bu yüzden 2023 seçimlerini bizden daha çok adamları geriyor. Alıştıkları küresel vesayetin devam etmesi için her yola başvuruyorlar; Türkiye’ye karşı bir araya geliyorlar, örtülü açık ambargolar işletiyorlar, terör örgütlerine destek vererek “vekâlet savaşı” yürütüyorlar. Ellerinde ne araç varsa devreye sokma gayretindeler.
 
İngilizler daha ince çalışıyorlar. ABD’liler gibi züccaciye dükkânına girer gibi hareket etmiyorlar.
 
Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, “Türkiye, bir NATO üyesi ancak öyle davranmıyor. Türkiye'nin NATO'dan ihraç edilmesi veya üyeliğinin askıya alınmasının ciddi bir şekilde ele alınması, Erdoğan'ın seçime müdahalesini zorlaştıracak ve muhalif adaylara gerçek bir şans verecektir” açıklamasıyla diplomatik kuralları ters yüz ederek derdine açıkça ortaya koyarken, İngiliz yayın organı The Economist olaya inceden giriyor.
 
Türkiye’nin dertleriyle dertleniyormuş havasını vererek “Ülke felaketin eşiğinde. Erdoğan bugün son derece kusurlu olan demokrasiyi tam gelişmiş bir diktatörlüğe itebilir” başlığıyla okurlarının karşısına çıkıyor. Cumhurbaşkanı aleyhine bir kapakla arzıendam ediyor.
 
Bu müttefikler(!) artık şunları fark etseler iyi olur;
 
Biz onlar için değil, kendimiz için yönetici seçiyoruz.
İngiliz ince oyunu ve ABD kaba oyununun farkındayız.
2023 seçimlerinin Türkiye için ne ifade ettiğinin çok iyi biliyoruz. Ya bağımlı olacağız ya da kazanımlarımız kaybedeceğiz.
Türkiye diktatörlüğün değil, Türkiye Yüzyılı’nın eşiğindedir.
Türkiye’de otoriterlik değil, millî irade derinleşiyor. 50+1 siyasi partileri halka ram ediyor.
 
Derdinizin Türkiye’nin zayıflığı değil, güçlenmesi olduğunu çok belli ediyorsunuz.
 
Kendi ülkenize adam gibi yönetici seçemezken, bize elbise biçmeyi ve yönetici seçmeyi bıraksanız fena olmaz.
Karar yüce Türk milletinindir…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.