Sevgili Peygamberimizi saf dışı bırakmak mümkün mü?

A -
A +
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin (kuddise sirruh) kelâmı çok manâlıdır: "Ben, âlemler genişliğinde bir ağız isterim, tâ ki, meleklerin bile gıpta ettiği O zâttan söz edebileyim."

Günümüzde, maalesef, Sevgili Peygamberimizi saf dışı bırakmak, sâdece Kur'ân-ı kerîmle iktifâ etmek/yetinmek isteyen bazı insanlar var.
Denilebilir ki, târih boyunca, hayâtı, en ince teferruâtıyla ortaya konulan yegâne zât, şüphesiz ki, Sevgili Peygamberimizdir.
"Delâilü'n-Nübüvve" ve "Şevâhidü'n-Nübüvve" kitapları Sevgili  Peygamberimizin Peygamberliğinin delîllerinden; "Sîret-i Nebeviyye" ve "Meğâzî" kitapları O'nun hayâtından ve harplerinden; "el-Hasâis" kitapları, O'nun fazîletlerinden ve mu'cizelerinden, "Şemâil-i Şerîfe" kitapları da fizikî yapısından, "İslâm Târihi" ve "Ansiklopediler" ise, umûmî hayâtından bahsetmektedirler. Onun hakkında bir şâir diyor ki:
"Her vasfı ki, imtiyâzı hâiz/Târih onu vasfederken âciz."
Peygamber Efendimizin şâirlerinden Hassân b. Sâbit (radıyallahü anh)'in şu sözü ne kadar mânidârdır:
"Ben, Muhammed Mustafâ (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan bahsederken, O'nu medhediyor değilim; bilakis O'ndan bahsetmek sûretiyle, kendi sözlerimi kıymetlendirmiş oluyorum."
Gönüller Sultânı Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin (kuddise sirruh) kelâmı da çok manâlıdır:
"Ben, âlemler genişliğinde bir ağız isterim, tâ ki, meleklerin bile gıpta ettiği O zâttan söz edebileyim."
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), belli bir zaman dilimine değil; bir millete, bir bölgeye değil, bütün dünyâya; belli bir kavme değil, bütün insanlara Peygamber olarak gönderilmiştir. Sebe' sûresinin "Biz, seni, bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik" meâlindeki 28. âyet-i kerîmesi, bütün insanlara Peygamber olarak geldiğini bildirmektedir. Hattâ o, cinnîlerin de Peygamberidir. Onun için "Resûlü's-sekaleyn" diye anılır.
"Onun kavminden, kâfir olup âhirete ulaşmayı inkâr eden ve dünyâ hayâtında kendilerine refâh verdiğimiz varlıklı kişiler dediler ki: "Bu [peygamber], sâdece sizin gibi bir insandır, sizin gibi yer içer. Kendiniz gibi bir insana itâat ederseniz, hüsrâna uğrayacağınızda hiç şüphe yoktur." [Mü'minûn, 33-34]
Görüldüğü gibi, buradaki "O da bizim gibi veya sizin gibi insandır" sözü kâfirlere aittir. Kâfirler, yiyip içmeyen, melek gibi bir peygamber istiyorlardı. Resûlullah Efendimiz, elbette cinnî ve melek değildir. Beşerdir; ama seyyidü'l-beşer, yani insanların efendisidir. Âlemlere rahmettir. Bizim gibi değildir, hem Resûl, hem de Nebî olan bir Peygamberdir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.