Yûnus Emre’den birkaç nasîhat

A -
A +

Meşhur tasavvuf şâiri Yûnus Emre’nin güzel bir sözü var: “Ana rahminden geldik pazara,/Bir kefen aldık döndük mezâra.”

 

Yine Yûnus Emre’nin dediği gibi: Bu dünyâya gelen kişi,/Âhir yine gitse gerek./Müsâfirdir, vatanına,/Bir gün sefer etse gerek.

 

Yine Yûnus Emre demiştir ki: “İnsanoğlu bir fener, âkıbet bir gün söner./Harâp olmuş bir kalbi ta’mîr etmektir hüner.”

 

Bunun tâm şekli ise şöyledir: “Kimseye bâkî değildir mülk-i dünyâ, sîm ü zer [gümüş ve altın],/Bir harâb olmuş kalbi ta’mîr etmektir hüner.

 

Buna fânî dünyâ derler, durmayıp dâim döner./Âdemoğlu bir fenerdir, âkıbet bir gün söner!”

 

Bunun şu şekli de vardır: “Mâl ü mülke olma mağrûr, deme var mı ben gibi?/Bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi!/Kimseye bâkî değildir, mülk-i dünyâ sîm ü zer [gümüş ve altın],/Bir harap olmuş kalbi ta’mîr etmektir hüner.” 

 

Ölüm herkese mukadder olduğu için, Yûnus Emre, nazargâh-ı İlâhî olan gönül yıkmaktan şiddetle sakındırır:

 

“Bir kez gönül yıktınsa, bu kıldığın namaz değil,/Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil.”

 

Diğer bir rivâyeti ise şöyledir: “Eğer bir gönül yıktınsa, bu kıldığın namaz değil,/Yetmişiki millet dahî elin-yüzün yumaz değil.

 

Yûnus Emre [rahimehüllah], birçok şiirinde, gönül kırmamaya dikkat edilmesi gerektiğini dile getirmiştir. Meselâ onun tavsiyelerinden biri de şöyledir:

 

“Durma kazan, ye, yedir;/Bir gönül ele getir./Yüz Kâbe’den yeğrektir,/Bir gönül ziyâreti.

 

Merhûm Yûnus Emre şunları da söylüyor: “Elif okuduk ötürü,/Pazar eyledik götürü,/Yaratılmışı severiz,/Yaratandan ötürü.”

 

O, işin püf noktasını kendisi kavramış ve bizlere de şöyle tavsiyede bulunmuştur:

 

“Giderdim gönlümden kini,/Kin tutanın yoktur dîni/Ey yârenler! Ben bu sözü,/Uludan işittim ahî.

 

Onun şu dörtlüğü de, târihte olduğu kadar, günümüz için de çok mühimdir: “Ben gelmedim da’vî [kavga] için,/Benim işim sevi [sevgi] için,/Dostun evi gönüllerdir,/Gönüller yapmaya geldim.”

 

Kalp nazargâh-ı İlâhîdir. Onun için Peygamber Efendimiz, îmândan sonra en kıymetli işin, kalplere sürûr vermek olduğunu (Taberânî) beyân buyurmuşlardır.

 

Evliyânın, Allah dostlarının büyüklerinden olan Bâyezîd-i Bistâmî [kuddise sirruh] de, ulaştığı yüksek mertebeye ne ile ulaştığını soranlara, bu cevâbı vermiştir. Ya’nî “insanların kalplerine sürûr vermekle” buyurmuştur. Hattâ kabr-i şerîfinde [türbesinde] bu ibârenin yazılı olduğu ifâde edilmektedir.

 

Günümüzde, hayâtın çeşitli zorlukları ve sıkıntılarıyla karşı karşıya olan insanlara ümîd vermek, kederlerini gidermek, onlara müsbet enerji aşılamak son derece önemlidir.

 

Yûnus Emre, şu iki dörtlüğünde de, son derece önemli husûsları vurgulamaktadır: 

 

“Gelin tanış olalım,/İşi kolay kılalım,/Sevelim sevilelim,/Dünyâ kimseye kalmaz.”

 

“Mâl sâhibi, mülk sâhibi,/Hani bunun ilk sâhibi?/Mâl da yalan, mülk de yalan,/Var biraz da sen oyalan.”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Murâd18 Ağustos 2023 19:29

Müslümanın, gözünün nuru, gönlünün süruru namazdır.(dinimizislam.com)

Yalınız Efe18 Ağustos 2023 10:41

İmanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allahü teâlânın sevdiklerini sevmek ve Allahü teâlânın sevmediklerini sevmemektir.

Hakan14 Ağustos 2023 21:58

Allah razı olsun Rabbim başımızdan eksik eylemesin çocuklarımızla okumaya çalışıyoruz dualarınızı bekleriz inşallah

fuat bayramoğlu14 Ağustos 2023 14:10

Allahüteala razı olsun. Kaleminize fikrinize sağlık efendim.

Sedat E14 Ağustos 2023 08:52

Yüce Allah asktir elhamdülillah estağfurullah Subhanallah Allahuekber Hu

Mehmet Kırıcı 14 Ağustos 2023 05:53

Allahu Teala razı olsun efendim