"Eski kültürümüzü tarihimizi yaşamalıyız, yaşatmalıyız…”

A -
A +

Kesilen kuzu, yapılan düğün yemeği ile bütün köylülere ziyafet çekildi. Sonra damat tıraşı yapıldı. Kız evinden alınan çeyizin erkek evine götürülmesi tam bir bayram havasında oldu.

 

Allı yeşilli duvakla süslenmiş gelin, at sırtında köy meydanına geçerken önüne çıkarılan koçu kaldırdığı gibi atın üzerine alacakken vazgeçti, getiren çobana hediye etti. Bu hareket büyük bir muhabbete sebep oldu. Başında fes, beline kuşak bağlanmış güveyi, dama çıkarılıp gelinin başına elma atıldı, bozuk paralar saçıldı. Çoluk çocuk o gün çok keyiflenmişti.

 

Bacadan atılan tehdit dolu yazılardan dolayı bütün köylü düğüne iştirak etmiş âdeta büyük destek gösterisine dönüşmüştü. Sütpınar’a damat olan Ragıp, kendini masal âleminde hissediyordu. Köyde düğün yapmak demek, örf ve âdetlere münasip olması demekti… Muallim mektebi talebesi Ragıp, eski usul düğünün dışında bir şey de kabul etmedi. Unutulmaya yüz tutmuş köy düğünlerini ve âdetlerini yeni nesillere göstermek maksadıyla aslına uygun yapıldı. Çocuk denecek yaştaki güveyinin bu isteği çabuk hüsn-ü kabul gördü, bilhassa ihtiyarlar tarafından duaya sebep oldu. Her şey aslına göre yapıldı. Yemekler, sofralar öyle kondu kaldırıldı. Şakalaşmalar, basit ve mubah oyun ve eğlenceler aynen tatbik edildi. “Madem buradayım, o zaman düğün de ananelerimize münasip olmalı. Eski kültürümüzü tarihimizi yaşamalıyız…” diyerek maziyle günümüze köprü olmaya muvaffak oldu.

 

                    ***

 

Öyle bir yoldur ki olmaz suali,

 

Bu hâle düşenin kalmaz mecali.

 

Havalara uçar buhar misali,

 

Bu hayatın yolu sır ile dolu.

 

 

 

Durağı mezardır, yeri kabristan,

 

Ya ateş doludur yahut gülistan.

 

Şairler durmadan yazsa da destan,

 

Bu dünyanın sonu har ile dolu.

 

 

 

Bu yolun başında Muhammed nebi,

 

Cemali nurdandır bir güneş gibi.

 

Her yolcu bu yolda alır nasibi,

 

Bu gelişin önü er ile dolu.

 

 

 

Omuzlar üstünde taşırlar seni,

 

Gül doludur bu yol, yakar dikeni.

 

Ne geleni belli ne de gideni,

 

Bu sevdanın hepsi yâr ile dolu.

 

 

 

Hoca der; sakın durma git Rahmana,

 

İnsanı daldırır bahr-i ummana.

 

Kim dur diyebilir akan zamana,

 

Bu âlemin çoğu kir ile dolu.

 

                                    ***

 

           HER TARAFI ELEM, BU NASIL ÂLEM?

 

Yeni mezun, çiçeği burnunda genç öğretmenimiz Ragıp Bey, okul yıllarını şöyle özetledi:

 

Öğretmen Okulu mezunları idealist olurdu, vatansever olurdu. Hepimiz, Anadolu’nun mümbit bozkırını yeşertmeye, gidilmeyen köylere aydınlık götürmeye hazırdık. Aynı zamanda öğretmen olarak fedakârlıktan kaçınmama, köylü ile kaynaşma, memleketin her yerinde çalışma azmi, köylere bilgi ve sevgi götürme sorumluğu da...

 

Orda bir köy var uzakta,

 

O köy bizim köyümüzdür…

 

mısralarını söylerken gözlerimiz ışıldardı.

 

Gidilmeyen bir köye gitmek için çırpınmak büyük bir vatanseverlikti bizim için. Çünkü okulumuzdan mezun olanların ülkesini kalkındırmaya çok katkısı olacağına inanırdık. Bu duygularla mezun olmayı arzulardık. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.