Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
Muhabbet, her gün ihtimam isteyen bir çiçek gibidi...
0:00 0:00
1x
a- | +A

Kara sevdalarla yanıp tutuşanlar, debdebeli merasimlerle ev kuruyorlar bir de bakmışsınız kısa zamanda “şiddetli geçimsizlik” sebebiyle ayrılmışlar.

Muhabbetten bahsetmek kolay olsa da onu yakalayıp devam ettirmek hiç de o kadar kolay değildir.

Yeri ve vakti geldiğinde herkes muhabbetin güzelliğinden, hürmetin ehemmiyetinden ve çok elzem olduğundan dem vuruyor ama çoğunun hakiki sevgi ile zerre kadar bir alâkasının olmadığı da aşikâr. Yüksek sevdalarla dillere düşenler hatta kara sevdalarla yanıp tutuşanlar, debdebeli merasimlerle ev kuruyorlar bir de bakmışsınız kısa zamanda “şiddetli geçimsizlik” sebebiyle ayrılmışlar. Ne kadar şişirilirse şişirilsin, ne kadar methedilirse edilsin sokakta bulunan sevgiler, parfüm gibi çabuk uçuyor ve arkasında derin yaralar açarak muhataplarını bitirip hepten tüketiyorlar. Büyüklerimiz boşuna buyurmamışlar; “ÇÖPLÜKTE BİTEN GÜL KOKLANMAZ!” diye…

Muhabbet, her gün ihtimam isteyen bir çiçek gibi sulanmaya, bir çocuk gibi nazikâne bakıma, pürdikkat koruyup kollamaya muhtaçtır. Karşılıklı muhabbet ve hürmet tek başına değil, ancak el ele yürütülebilir. Muhataplar birbirlerine muhabbet ve hürmet gösterdikçe kalplerde kök salar, iyice yerleşir, yeşerir tatlı ve leziz meyveler verir.

Muhabbet ve hürmeti kalplere yerleştirmek, vicdanileştirmek ise önce kelimelerde başlar. Kalpten kopup dile gelen ifadelerle hakikat olur. Beklemeye gelmez "sonra, daha sonra..." deyip tehir etmek ise olacak şey değildir. Bu âlemde "yarın" kelimesinin yeri yoktur, çünkü yarın çok geç olabilir.

Muhabbet ve hürmet kadar kıymetli, onun kadar paha biçilmez ve onun kadar tabii, samimi ikinci bir ifade tarzı da yok gibidir. Seven insan sevdiğine itaat eder. Zira hakiki muhabbetle dolan artık hiçbir şeyini ondan esirgemez.

Ne buyurmuşlar: “Büyüklerin sözleri, sözlerin büyükleridir.”

Bu mevzuyu ele alırken, önce o seçilen kelimelerin ehemmiyetinin nasıl unutulduğunu, nasıl mânâ kaybına uğradıklarını gördüm çok şaşırdım.

Bu minvalde şanlı ecdadımızın sevdikleri için seçtikleri ve kullandıkları kelimelerin üstünlüklerine kısa bir yolculuk yapalım istedim.

Dünya, anlatılması zor olduğu gibi içindekiler de kolay mahlûk değiller zaten. İnsan ömrü bu zorluklarla ve muhtelif acayipliklerle uğraşıp geçmekte… Nice karmaşıklarla dopdoluyuz, bu meseleleri tam bilen ve anlayıp izah eden de yok. Kelimeler keyfiyeti anlatmakta kifayetsiz kalıyor. Başka bir ifadeyle karmaşıklıklar içinde sözlere karışan insanlar, insanlara karışan sözler arasında yaşayıp gidiyoruz. Lisan mütehassısları; olan biteni bir düzen çerçevesinde açıklamaya gayret gösterirlerken, konuştuğumuz lisanın felsefesini yapanlar; meselenin mahiyetini çözümleme girişimindeler güya.

Ezelîsırları ne sen bilirsin, ne de ben.

Bu muammayı ne emmin okur, ne de eben.

Perde ardında “sen ben" ikilisi var amma…

Hicap kalktı mı, ne YÜZ kalır ne yüzdeki BEN!

DEVAMI YARIN

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR