Millî takım, duyguların yeridir.
Vatan sevgisinin, kardeşliğin, ortak sevinç ve üzüntü gözyaşlarının vücut bulmuş hâlidir.
Geçmişte bu formaya iyi niyetle emek vermiş olanları ıskalamadan, haklarını teslim ederek derim ki, tarihin en “aile olmuş” millî takımı, bugünküdür.
Teknik direktörü, kaptanı, futbolcuları ve geriye kalan bütün ekibi ile.
Bunları neye dayanarak söylüyorum?
Uzun sayılabilecek meslek hayatım boyunca, kulüp takımlarından çok millî takımı izlediğim için.
İçeride ve dışarıda.
Aynı uçaklarda seyahat edip, aynı otellerde konakladım.
Yumruk yumruğa kavga eden futbolcular da gördüm, alacakları prim gecikti diye aralarından sözcü seçip başkana gönderenler de…
Size net bir şey söyleyeyim. Bugünkü ekibe “Parasız oynayacaksınız” deseniz, gıkını çıkarmayacak bir futbolcu grubu bu.
Takımın çoğunluğunun ülkemizdeki “çamura” bulaşmamış, “dışarıda” yetişmiş olmasından mıdır bilmiyorum ama saf duyguya sahip çoğu.
Dostluk ve arkadaşlık birinci planda.
Türkçesi bozuk ama duası düzgün, tercüman aracılığıyla konuşan ama İstiklal Marşını çatır çatır okuyan çocuklar bunlar.
TEŞEKKÜRLER KAPTAN
Hakan Çalhanoğlu’nun bu döneme denk gelmesi, bu güzel fotoğrafın birinci sebebi. Sevgisi ile disiplin kuran, şefkatiyle saygı uyandıran, yeteneği ile bir ülkeyi mutlu eden adam o.
Muhammet’in değerli ağabeyi, Sinem’in kıymetli kocası.
MONTELLA TÜRKOĞLU
“Kendimi bu ülkeye ait hissediyorum” derken yüzde yüz samimi olduğuna inanıyorum.
Geçmiş hocaları silip atmıyoruz şüphesiz.
Ama Montella başka…
Oyuncusuna tokat atan değil, saygı duyan bir adam.
Karşılığını da alıyor.

