Bir Sarıkamış gazisinin ağzından harekât

A -
A +

22 Aralık 1914 tarihinde, bir kolordu halinde Bardız Yaylası'ndan Sarıkamış'a doğru, dağları aşmak üzere taarruza başladık. İkindi vaktine kadar düz arazide ilerledik. Düşmandan hiç ateş yok. Karşımızdaki dağlarda orman var. Akşama kadar ormana ulaşırsak kısmen başaracağız. İkindiye doğru askerimiz, Rus ateşine yakalandı. Meğerse ormana gizlenmiş ateş menzillerine girmemizi bekliyorlarmış. İşte ne oldu ise bu ânda oldu. Rus askerleri, üç taraftan birden kurşun yağdırmaya başladılar. Müthiş bir ateş yağmuruna tutulduk. Şaşırıp kalmıştık. Toparlanıncaya kadar kırıldık. Toparlansak ne olacaktı sanki? Açıkta yakalandık, Rus ise siperinde. Biz de ateş etmeye başladık amma, kırıldık, bittik. Açıkta yakalanan askerin büyük kısmı şehit oldu. Arazide diz boyu kar var. Kar kandan kızarmıştı. Kısacası fena vaziyette pusuya düşürüldük. Şehit olmayanların da büyük kısmı yaralıydı. Yaralanmayan çok az asker kaldı. Ben de yaralanmayanlar arasında idim. Geceyle birlikte müthiş bir soğuk başladı. Yaralılar kar üstünde yatmakta. O gece yarısına kadar yayla Kur'an sesi ile inledi. Asker Kur'an okumasını biliyordu. Herkes ezbere olarak Yasini bilmese de namaz surelerini biliyordu. Yaralanmış olanlar, kan kaybından soğuktan öleceklerini biliyorlardı. Her nefer, kendi Kur'anını kendisi okuyordu. Sadece Kur'an okunuyordu... Ağlama sesi yoktu. Ağlamak demek, bir ümit beklemek, bir ışık beklemek demektir. Herkes öleceğini biliyor. Ne bekleyecekler, niçin ağlasınlar? Nasıl ki silah altına giderken azığı ile gelme hazırlığına girişmiş idi ise tıpkı onun gibi şehadet kapısından geçmesi kesinleşmiş askerin Allah'ın huzuruna çıkarken de O'nun kitabından birkaç sure okuma hazırlığı vardı. Ben de Yasîn okudum. Gece yarısından sonra ses kesildi, bir koca kolordu susmuştu. O düzlükte, o karanlıkta yalnız kaldım. Nereye gidebilirdim? Soğuktan donabilirdim. Aklıma geldi ki şehidlerin arasına gireyim. Yaralılar, birbirlerinin nefesinden, ısısından istifade için sürüne sürüne karın üstünde kümelenmiş, öylece de şehit olmuşlardı. Bir kümenin içine hatta altına girdim. Onların vücut sıcaklıkları gece yarısına kadar beni donmaktan korumuştu. Yarı geceden sonra şehitlerin vücutları soğuyunca bazı şehitlerin kaputlarını alıp giyindim. Birkaç kat kıyafetle sabahı buldum. Gece ayazı her şeyi dondurmuştu. Sabah oldu, yerimden doğruldum, karın içinde ayağa kalktım. Elbisem hep kan olmuş, şehitlerimizin mübarek kanları elbiseme damlamış, üstüm-başım al kandı. Çevreme baktım. Ses yok. Acaba sağ kimse kalmış mıydı? Yüksek sesle bağırarak künyemi okudum. "Kimse var mııı?" diye seslendim. 200 metre öteden bir kişi daha karın içinden doğruldu. Derken 10 kişi kadar toplandık. Toplandık amma acaba biz sağ mıyız, ölü müyüz? Epeyce tereddüt ettik. Bir türlü bu maddi âlemde olduğumuza kanaat getiremiyorduk. Binlerce kişi önümüzde karın üstünde yatıyor. Belki onlar canlı fakat uyumaktalar. Belki biz şehit olmuşuz da ruhlar âleminden onlara bakıyoruz. Yavaş yavaş hayatta olduğumuza inandık.. Çamlığa girip ateş yaktık. Isındık. Elbiselerimizi temizledik. Silahlarımızı, cephanelerimizi tamamladık. Hadsiz-hesapsız silah sahipsiz kalmıştı. Atlar da telef olmuştu. Tek-tük sağ kalan at, katır vardı. Onlar da karın üstünde yatan arkadaşlarının çevresinde toplanmışlardı. Her halde onlar da şu insanların yanlış işlerine şaşırıp kalmışlardı. İnanıyorum ki bu muharebeyi bu atlar idare etselerdi bu acıklı hale düşmezdik. * Hatıraların sahibi İsmail/İrfan oğlu İsmail, Çayeli Beyazsu Köyü'nden bir Karadeniz çocuğu. İstanbul'da medrese okumuştur. Anlattıklarından biraz sonra Ruslar esir alıp Sibirya'ya sürerler. Esaret dönüşü köyünde imam olur. Camide Sarıkamış Harekâtı'nın şahit olduğu hatıralarını bir dizi gibi cemaate nakleder. 1961 yılında vefat eder. Televizyonlar bu kadar hakîkat varken neden yalnızca hayalden medet umarlar?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.