Beyaz Saray destekli Siyonist İsrail, iyiden iyiye azıp-kudurdu. Uzak-yakın diğer devletlerin hâkimiyet alanı, karasuları, hava sahası, hudut ve müzakere masası tanımadan pervasızca saldırmakta...
8 Eylül 2025’te Tunus’un limanlarından birine demir atmış olan hür Gazze destekçisi Sumud Filosuna drone’larla taarruz ederek bâzı aktivistleri yaraladı. Tunus, Kuzey Afrika’da, İsrail Asya’nın Akdeniz sahilinde. Aralarında yüzlerce deniz mili mesafe var. Bu uzaklığa rağmen bu cür’et gösterildi. İnsanlar, daha bu gözü dönmüş saldırganlığı konuşuyorlarken aynı İsrail, 9 Eylül’de de yine aralarında birkaç ülke ve yüzlerce kilometre olan Katar’a saldırdı. Hamas ve İsrail temsilcileri Katar’ın başşehri Doha’da barış masasında ateşkes şartlarını konuşuyorlardı. Bu sırada adı geçen terör devleti, bir cinnet ve çılgınlık eseri olarak drone’larla Hamas diplomatlarının canına kastederek kurşun yağdırdı. Ancak Türk Millî İstihbarat Teşkilatı, bu tuzağı önceden öğrenmişti. Hem, İsrail drone’larına yanıltıcı sinyaller vererek, onları oyaladı ve hem de Filistinli diplomatları ikaz ederek oldukları yeri terk etmelerini temin etti. Bu netice, Rusya’nın kısa süre evvel Erivan’da yapmak istediği darbeyi engellemesinin ardından MİT’in ikinci büyük muvaffakiyetidir. Böylece, Gazze diplomatları, yaralanmadı ve kayıp vermediler…
Katar, bağımsız bir devlettir. Suriye ve çevredeki diğer devletler de bağımsızdır. Buna rağmen işgalci ve hak-hukuk tanımaz mevzubahis kindâr devlet, o ülkelerin hava sahalarını ihlal ederek bu ağır suçu işledi.
İsrail, bunları yaparken seyirci başkentlerden aynı cümleler işitildi:
-Kabul edilemez!
-Kınıyoruz!
-Şiddetle kınıyoruz!
-Uluslararası toplum gerekeni yapmalıdır!
-İsrail, er veya geç yargı önünde hesap verecektir!..
Bunların hepsi aşınmış, yıpranmış, hiçbir işe yaramaz, hiçbir caydırıcı, durdurucu, cezalandırıcı tarafı olmayan sözlerdir.
7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail, Gazze’de 70 bin civarında insanı katletti, bir bu kadarını sakat bıraktı. Şehri enkaza çevirdi. Bir zamandır da açlığı bile silah olarak kullanarak soykırım ve cinayetlerine devam ediyor. Milletler, şehirlerinde Gazze Celladı Netanyahu, suç ortağı bakanları ve onlara alabildiğine destek veren Trump’ı yaptıkları gösterilerle kınarken suç failleriyle destekçileri oralı bile olmuyorlar. Merhamet mahrumları, bu suçları işlerken tepki olarak tekrar edilen sözler, hep yukarıdaki sözler oldu. Tunus kara suları ihlal edilip aktivistlere ateş edilince de Katar hava sahasına tecavüz edilip barış arayışındaki insanların canına kastedilince de tekrar edildi. BM Sözcüleri, Hükûmet sözcüleri vs. hep bunları dile getirdiler. İsrail ise "elinizden geleni ardınıza komayın!" dercesine bildiğini okumaya devam ediyor.
Hiç kimse kendini kandırmasın.
Rehavete kapılmasın.
Gerçeği görmemek için gözlerini yummasın!..
Siyonist ideoloji, kendince mukaddes bir gaye hâline getirdiği "Arz-ı Mev’ud- Vaad Edilmiş Topraklar"a her gün biraz daha yaklaşıyor.
Sömürgeci ideolojinin hedefi Nil Nehri ile Fırat Nehri arasındaki uçsuz bucaksız topraklardır. Eli kanlı zalim örgüt, bu sahada Büyük İsrail Krallığını kurmaya kilitlenmiştir. İsrail, bir “şeriat devleti”dir. Tevrat’ı kendilerine göre bozup-yazarak Siyonizm rehberi hâline getirmişlerdir. Türkiye’de bir asırdır şeriat kötülenirken, beyaz Türkler, Yahudi inanç, örf ve âdetlerini ilericilik örneği olarak gösterdiler.
Mevzua hâkim olmayan bâzı konuşmacılar, İsrail’i kınarken onun sınırlarının belli olmadığını söylerler. Bu sözleri yadırgıyoruz:
-Daha nasıl hudut ilânı yapsın?
İsrail bayrağındaki iki mavi şeritten biri Nil Nehri, diğeri Fırat Nehri’dir. Siyonistler, 1848’den, 1917’den, 1948’den 1967’den ve nihayet 7 Ekim 2023’ten bu tarafa Türkiye’nin güney, güneydoğu ve doğusunda yer alan vatan parçamızın yüzde 20 kadarı üzerinde mülkiyet iddia etmektedir.
Büyük İsrail ideali peşindeki Siyonist Tel Aviv yönetimi, dünkü vilâyetimiz Tunus’u, dünkü nahiyemiz Katar’ı vurduğu gibi bir gece de bâzı şehir, askerî tesis, liman ve hassas binalarımızı vurmaya teşebbüs edebilir. Şüphesiz ki Devletimiz, her türlü tehlikeye karşı teyakkuzdadır. Ama buna rağmen bu çılgın başıboş güç, hudutlarımızı 10 cm aşarsa ondan sonra İsrail’i felç etsek bile tarihin büyük mahcubiyetlerinden birini yaşarız.
Onun için bir gece ansızın baskın veren, Mehmetçik olmalıdır.
Unutulmamalı:
-En iyi müdafaa taarruzdur!
Haydut devlet, cinâyet şebekesi, insanlığın ortak vicdanı Sumud Harekâtını tâciz etmeye devam ediyor. Gazze’de bebek, çocuk, kadın, yaşlı ve sivilleri aç bırakarak katletmeye devam ediyor. Gazzeliyi vatanından sürmeye devam ediyor..
BM, İİT, TDT, Arap Ligi seyrediyor.
Suudlar ve Mısır, hiç rahatsız olmuyor.
Bakalım…
Teröristin başına bomba olup yağma şerefi, ilk defa hangi devlete kısmet olacak?
Ankara’nın, bu şerefi, İtalya’nın kadın Başbakanı Giorgia Meloni ile İspanya Başbakanı Pedro Sançez’e kaptıracağını düşünmek istemeyiz.
O zaman ecdadın, şehîdlerimizin ruhları azab yaşar! Gazze’de şükür namazı kılmak için yüz binlerce genç, abdestli olarak kasırga olmuş Sefer’e hazır bekliyor.
Bu kasırga koptuğunda:
Bu İsrail, nereye kaçacaktır?!!!
Rahim Er'in önceki yazıları...