Şehit Muhsin Yazıcıoğlu, dâvâsını karanlıklardan çıkartıp, failleri layık oldukları cezalarla cezalandırmak adaletimizin namus borcudur. Yargı teşkilatı bunun için vardır. Devletin varlık sebebi de bir cephesiyle bundan dolayıdır. Adalet dağıtamayan devlet, özürlü sayılır: Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölüm meselesi karanlıktan aydınlığa çıkarsa, bu başarı, mümkündür ki tamamı 'Ergenekon' diye ifade edilebilecek o malum bir sürü problemi, Hrant Dink dâvâsı da dahil olmak üzere çözecektir... 25 Mart 2009 günü kaza olduğunda ard arda çelişkili açıklamalar yapıldı. Helikopter kanadının dağa çarptığı iddia ediliyordu. Enkaz, kazadan 48 saat sonra bulundu. Ancak koordinatları verilmiş, ekiplerin arama yaptıkları noktada değil, oradan 115 km ötedeydi. İstediği kadar hava muhalefeti olsun. Düşen bir kartal bile olsaydı şu günkü elektronik ve teknolojik imkânlarla en fazla 3-5 saat içinde yeri tesbit edilirdi. Halbuki koca bir helikopter düşmüştü. Kaldı ki diğer şehidimiz İHA muhabiri İsmail Güneş de helikopterdeydi. Sıcağı sıcağına hadise ve ölü ve yaralılara dair telefonla malumat vermişti. O'nun telefon verileriyle bile olay mahalline ulaşmak mümkündü. Mezkür gazeteci, Yazıcıoğlu'nun hayatta olduğunu ve inlediğini bildirmişti. Ancak o da çok şüpheli şekilde ölü bulundu. Kadere bakınız ki merhum Güneş, son haberini kendi ölümüne dair yaptıktan sonra bu dünya ufkundan çekilmiş oldu... Yazıcıoğlu'nun ölüm şekli, gündemden hiç düşmedi. Fakat şimdi daha ağırlıklı olarak gündemde. Çünkü, bu defa sayın Cumhurbaşkanı devrede. Her kim ise Allah ondan razı olsun, bir kamu görevlisi, Cumhurbaşkanımıza bir video kaseti yollamış. Ve şöyle demiş 'sayın Cumhurbaşkanım, biz, o gün kendimizi görev yapıyoruz zannetmiştik ama aldatılmışız. Lütfen şu videoya bir bakınız'. Sayın Gül bakmış, gözlerine inanamamış. Bazıları cenazelerle meşgulken bazıları, sinsi sinsi helikopterin kara kutusunu sökmekte. Cumhurbaşkanı, 'kutu şimdi yok, dedikten sonra da onu yerinden keçiler sökmedi' diye de hayli iğneleyici bir hiciv de yapmakta. Çankaya DDK'yı devreye sokmuş vaziyette. Başbakanlık, Teftiş Kurulunu görevlendirdi. Özel yetkili savcılar iş başında. Amme vicdanı az yanılır... Amme vicdanının müşterek inancı o ki cuntacılar, darbeciler, o helikopteri düşürerek vatanperver bir siyaset adamına suikast yapıp delil karartmak istemişlerdir. Savcılık, enkazı bulmakla görevlendirilmiş isimlerin listesini Genelkurmay'dan istedi. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve yargının üçlü çalışmasıyla bu defa bu karanlık aydınlanacaktır ümidindeyiz. Bunu yapmak Yazıcıoğlu'na bir vefa borcudur. O'nun kefeni karlar oldu. Karlarda üşüyerek vefat etti. Yıllar evvelinde hapishanede 'Üşüyorum Anne' diye bir şiir yazmıştı. Yıllar sonra özlediği yere kavuştu: Bir coşku var içimde bugün, kıpır kıpır Uzak, çok uzak bir yerleri özlüyorum. Yarın: YAZICIOĞLU ÜNİVERSİTESİ