Kırkpınar güreşlerinde seyircileri en fazla sinirlendiren, pehlivanların mertçe hamleler yapmayıp işi uzatmaya çalışmaları oluyordu. Pehlivanlar isteksizce ve itişme tarzında güreştikçe tribünlerden sinirli sesler, iş daha da böyle giderse yuhalamalar ve küfürler yükselmeye başlıyordu. Şöyle halkın içine çıktığımız zaman aynı öfkeli sesleri siyasetçiler için duyuyoruz bugünlerde. Ankara'nın itiş kakış tarzında yürütülen gündemi, zaten seçim sıkıntısından canı burnunda olan milleti daha bir bezdiriyor. Ülkenin seçim ihtimali belirdikten sonra birazcık ferahlayan havası, burnundan kıl aldırmayan, egolarından zerrece taviz vermeye yanaşmayan siyasiler yüzünden yine kararacak gibi görünüyor. Öyle ayak oyunları yapılıyor ve sağolsun medya da bunu öyle allayıp pullayıp sunuyor ki, insanı hafakanlar basıyor. Halbuki bu Meclis'in bu kafayla devam etmesi, ülkenin önünü daha da tıkayacak gibi görünüyor. Çünkü bu anlaşılmaz tutumla, seçim ve siyasi partiler kanununda demokrasinin ve ülkenin gerçeklerini yansıtan düzenlemeler yapılmadan yapılacak bir seçimin sonunda, bugünkünden çok farklı bir durumun ortaya çıkmasını beklemek ham hayal olur. Ülkeyi yine bitmez tükenmez koalisyon tartışmaları ve egoların ve çıkarların tatmin edileceği siyasi ayak oyunlarına mahkum edecek bir seçim neye yarar? AB ile -birtakım tavizlere boyun eğmeden- adam gibi görüşmek istiyorsak, bunun yolu da sağlam temellere dayanan ve halkın çoğunluğunun görüşlerini yansıtacak bir siyasi tablodan geçiyor. Bugünkü gibi bir siyasi yapıyla gelen vurur, giden vurur, ensemiz nasır bağlar ve kararır. Birilerinin habire enseyi karartmayın demesinin de bir anlamı kalmaz.