İnsanoğlu "doğar, büyür, ölür!.." Bu kadar basit bir cümle aslında bütün hikâye. Ama hangi inançtan, hangi kültürden, hangi sosyal ve ekonomik gruptan olursa olsun, insan öldükten sonra bir şekilde anılmak ister. Anılmak, hatırlanmak, unutulmamak zor iştir, bir eser, bir hatıra, bir şeyler bırakmalısınız arkanızda. Bu da öyle kolay değildir... Gayret ister, fedakârlık ister, yaptığın işi iyi yönetmek ister, vizyon ister, takım olabilmek ister, ister oğlu ister... Yanisi hiçbir başarı tesadüfen ortaya çıkmaz. Hiçbir iş de uzaktan görüldüğü kadar kolay değildir. Altmış küsur yılın içinde çevremde en az on defa belediye başkanları değişmiştir. 1990'da İstanbul'a geldikten sonra dört defa değişti. O günden beri her başkanı uzaktan herkes gibi değerlendiriyorum. Hepsinin artısı eksisi tabii ki var, ama, her biri bir özelliği ile öne çıkıyor. Bizim evde mesela "Tayyip Erdoğan" İstanbul'un en mutena, en güzel yerlerindeki "dinlenme yerlerini halka açmasıyla" anılır. Daha başka birçok şey var ama, bizde öyle anılır. Bir diğer başkan İSKİ'deki olaylarla anılır. Bir başkası İstanbul'u 'lale'yle buluşturmuştur. Her birine bu yüzden bir lakap bile takılabilir mesela. Bu manada Kadir Topbaş'ı değerlendirecek olursanız, tahmin ediyorum o da İstanbul trafiğine ciddiyetle kafa yormakla anılacaktır. Bütün başkanlar kendilerinden önce devraldıkları güzellikleri devam ettirmekle beraber, kendileri de bir şeyler katma gayreti içinde olmuşlardır son yıllarda. Kadir Bey'le şahsen görüşmüşlüğümüz ayaküstü birkaç merhabadan ibarettir. Ama bendeniz herkes gibi İstanbul'da trafiğe çıkan biri olarak kendisine teşekkür ediyorum. İleride belki de tramvay hattı olarak kullanılma imkânı verecek "Metrobüs hattı"nı önemli engelleri aşarak gerçekleştirmesi toplu taşımacılık açısından fevkalade ön açıcı, ümit verici bir gelişme olmuştur. Kendisine ve takım arkadaşlarına teşekkür ediyorum. Gayret, kuvvet diliyorum...