Gençlerden korkulur!

Sesli Dinle
A -
A +

İntihar bombacılarıyla ilgili bir video seyrettim geçenlerde. Gencecik insanlar kamera karşısına geçip son konuşmalarını yapıyor ve sonra kendilerini bir yerlerde patlatıyorlardı. Video bitince aklıma bomba gibi bir soru düştü;

 

İntihar bombacıları niçin hep yirmili yaşlarda oluyor? Daha yaşlı insanlar bu iş için daha uygun değil mi?

 

Biraz garip bir soru oldu, farkındayım. Ama gerçekten de bir dava uğruna birileri kendini öldürecekse, ölüme daha yakın olanların seçilmesi akla daha yatkın geliyor. Hâlbuki ben hiç üzerine bomba saran yetmiş yaşında birisini görmedim. “Gençler! Ben zaten yaşadığım kadar yaşadım. Bırakın ben yapayım bu işi” diyen yok.

 

En tehlikeli sahnelerde başrolde hep gençler var ama yönetmen koltuğunda yaşını başını almış kişiler oturuyor. İyi de niye böyle oluyor?

 

Bu sorunun cevabını vermek için bu köşe çok dar ama şunu söyleyebilirim: Gençlerden korkulur! Her anlamda… Dünya tarihinde gidişatı değiştiren olaylara bakın! Hep tecrübenin enerjiyi yönettiğini göreceksiniz.

 

Kötü niyetli yetişkinler delikanlıları kötü yönlendirirse, orada deli gibi kan akıyor. Ama hocası Akşemseddin olan bir genç, çağ açıp çağ kapatıyor. O yüzden yapılacak en akıllı iş, bu delilik kapasitesini doğru tecrübeyle birleştirmek. Bunun adresi de önce aile, sonra okullar.

 

Öğretmenler veya ebeveynler tüm olgunluğu ve tecrübesiyle bir yol çizecek. Gençler de tüm deliliğiyle o yolda koşacak. Çünkü yol yanlışsa, koşmanın bir hükmü olmuyor. Koşan yoksa da yolun bir anlamı kalmıyor.

 

Öyleyse gençleri yargılamadan önce yetişkinleri sorgulamak lazım. Çünkü “Ne olacak bu gençlerin hâli?” diye yakınanlar kendi hâlini düzeltmeden, hiçbir yere varılmıyor.

 

 

 

Bilim ve aklıselim

 

 

 

Bilim insanları bir araştırma yapmış. Buna göre insanın en verimli çağı 60-70 arasıymış. Bunu okuyunca acayip neşelendim. Kendimi daha yolun başındaymış gibi hissettim.

 

Sonra Kütahya’da "Kırk dedi dırt dedi" diye bir söz duydum. Tam bilimin ışığıyla ümitlenmişken, halkın sağduyusu bitirdi beni.

 

“Ben şimdi ne yapayım?” diye düşündüm. “Bilim dünyasına güvenip ümitleneyim mi? Yoksa Anadolu coğrafyasında tecrübelerden beslenmiş bu 'dırt' olayına takılıp çökeyim mi?”

 

Sonra kendi kendime “Emeklilik zaten yaşa takılmış. Bari ben takılmayayım” diye bir karar verdim. Bu arada konu gençlik olunca, aklıma otuz beş yaşına geldiğimde yazdığım satırlar geldi. Şöyle demişim yaklaşık 10 yıl önce;

 

Ben hayata ne kadar geç kaldığımı otuzuncu yaş günümü kutlarken ancak fark edebildim. Çalışmadan, üretmeden geçen yıllar içime taş gibi oturdu. Gençlik yıllarımı içime sindiremedim.

 

Tecrübenin yaşlanarak değil, yaşayarak kazanılacağını ve zamanın insanları değil, armutları olgunlaştırdığını Peyami Safa’dan öğrendiğimde 35 yaşındaydım.

 

Ve aynı yıl, delikanlı çağımdaki cevherin gözümün yaşına bakmadan gittiğini…

 

Yalvarmanın, yakarmanın nafile olduğunu…

 

Ve yolun yarısında mı, sonunda mı olduğumuzu Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceğini de Cahit Sıtkı Tarancı’dan öğrendim...

 

Şimdi yolun neresindeyim bilmiyorum. Kaç durak var inmeye bilemem. Ama inanın küçük bir çocuk gibi hayal kurmaya devam ediyorum. Birisi "Büyüyünce ne olacaksın?" dese anında cevap veririm.

 

O derece yani!

 

 

 

Telafi programı

 

 

 

Hayatta bütün geç kalışların bir telafisi var. Tövbe de bu demek zaten. Pişmanlık ve değişim... Yani tövbe sadece geçmiş zamanı ilgilendirmiyor. Asıl bugün ve yarınla ilgili…

 

Geçmişte yaptıklarından pişman olacaksın. Bugün bu pişmanlıkları nasıl telafi edebilirim diye düşüneceksin. Ve yarın da buna uygun yaşayacaksın.

 

“Ben hayatta yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim” gibi cümleler, öz güven zehirlenmesi belirtileridir. Geçmişi hatırlarken hissedilen mahcubiyet, gelecekte yaşanacak muvaffakiyetlerin ön sözüdür.

 

Yani dünün pişmanlıkları olmadan yarının umutlarını yeşertemezsin. Ama pişman olurken içinden bir ses, “Ben bunu kesin bir daha yaparım” diyorsa, önce o sesi keseceksin. Gelecek zamana söz vermeden, geçmiş zamana üzülmeyeceksin ve “Ben anı yaşıyorum abi” gibi zırvalardan vazgeçeceksin.

 

Çünkü o anlar bittiğinde, yaşadığın şeyin zaten sadece “bir an” olduğunu anlayacaksın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.