Ara tatil

Sesli Dinle
A -
A +

Okullar ara tatile girince geldi aklıma. Uzun yıllar Almanya’daki bir fabrikada işçi olarak çalışan bir tanıdık anlatmıştı. Çalıştığı fabrikada üretilen ürünler genellikle Avrupa ülkelerine gönderiliyormuş. Ama pazartesi sabahı, öğle molası sonrası veya bayram tatilinden hemen sonra üretilenleri az gelişmiş ülkelere göndermek üzere ayırıyorlarmış. Çünkü molalardan sonra üretim kalitesi düşüyor, kusurlu ürünler çoğalıyormuş.

 

Bu konu ara tatillerle ilgili olarak da kafamı kurcalıyor. Tam öğrenciler okula alışıp, tempoyu tutturuyorlar. Hop, ara tatil! Birçok ülkede böyle uygulanıyor ama bana çok doğru gelmiyor.

 

Eskiden daha iyiydi sanki. Bir sömestir tatili, bir de yaz tatili… Alışmış gidiyorduk. Ara tatiller dengemizi bozdu sanki biraz. Özellikle veliler pek memnun değil bu uygulamadan.

 

Bence de eğitimde fazla mola vermek sağlıklı bir sistem değil. Gerçi sadece eğitimde değil, birçok alanda bölmek ve parçalamak genelde zarar veriyor. Mesela çok işlenmiş gıdalar sağlık için zararlı. Karakter sınırı olan pencerelerde bin parçaya bölünen fikirlerin hâli zaten ortada.

 

Bir ara “Günde 8-10 öğün yiyin. Az ama sık beslenin” diye tavsiye veren beslenme uzmanları vardı. Akşama kadar yemek yiyip kilo vermeye çalışıyorduk. O da yanlış çıktı. Şimdi öğün atlayarak yiyoruz.

 

Modern dünya her şeyi bölüp parçalama gayretinde. Ama biz galiba bölüp parçaladığımız şeyleri pek yönetemiyor ve bölündükçe azalıyoruz.

 

            ***

 

Ders saatlerinin 35-40 dakika olması da benzer bir durum aslında. İngiltere’de yaptığımız okul ziyaretlerinde en dikkatimi çeken konulardan birisi buydu. Dersler en az bir saat olarak planlanmıştı. Bazı dersler de blok yapılıyor ve ders iki saati buluyordu.

 

“Dersler niye bu kadar uzun?” diye okul müdürüne sorduğumda, “Öğrenciler zaten yarım saatte yapılacak etkinliğe ancak odaklanıyorlar. Tam en verimli anda ara vermek çok mantıklı değil!” cevabını aldım.

 

Ben de hemen adaptasyon, motivasyon ve konsantrasyon kelimeleriyle dolu birkaç cümle kurdum. Sonra çocukların dikkat sürelerinin zaten 18 dakika olduğunu söyledim.

 

Adam, “Nasıl ölçtünüz bunu?” dedi şaşkın bir ifadeyle. Ben de, “Biz ölçmedik, bilimsel bir araştırma sonucu bu!” dedim.

 

Bu arada yandan bir arkadaş, “16 dakika değil miydi o ya?” diye fısıldadı. Ben de dönüp “İki dakikanın lafını etme şimdi!” dedim ciddi bir şekilde.

 

Bu arada İngiliz okul müdürü şöyle dedi; “Eğer öğretmen sınıfa girip sadece ders anlatıyorsa dediğiniz doğru. Bırakın çocukları, biz yetişkinlerin bile dikkati bir süre sonra dağılır. Ama biz etkinlik tabanlı dersler yapıyoruz. Kırk dakikada bir zil çalarsak, etkinliğin bir anlamı kalmaz.”

 

“Biz de etkinlik tabanlı dersler yapıyoruz” diyecektim ama vazgeçtim. Çünkü yapmıyoruz. Niye peki? Sınıfın düzeni bozuluyor. Ha, bir de müfredat yetişmiyor.

 

İyi de etkinlik zaten müfredat sağlıklı bir şekilde işlensin, öğrenci iyi yetişsin diye yapılan bir şey. Düzenden kastımız da askerî düzense, kışlada değiliz.

 

Zihniyetin düzelmesi için önce dilin düzelmesi gerekiyor galiba. “Müfredatta geri kaldığım için etkinlik yapmıyorum” cümlesi yanlış. Doğru olan şu; “Etkinlik yapmadığımız için geri kalıyoruz.”

 

            ***

 

Neyse, biz İngiltere’ye geri dönelim. Okulu gezerken gerçekten okul müdürünün dediği şeye şahit olduk. Ders anlatan öğretmen yoktu neredeyse. Sınıflarda hep grup etkinlikleri yapılıyor, öğretmen de değnek gibi ortalıkta geziniyordu.

 

Aynı manzara Türkiye’de yaşansa okul müdürü çıkışta bir toplantı yapıp “Rezil ettiniz beni misafirlere” diye fırça atardı herhâlde. Çünkü bizde sınıf yönetimi dendiğinde, yönetmeye gerek kalmayacak kadar sabit ve durağan bir sınıf ortamı geliyor aklımıza. Sınıf mum gibiyse, yönetmeye ne gerek var? Kökten çözüm yani!

 

Biz konuşanların tahtaya yazıldığı bir sınıf ortamında, öz güven ve ifade becerisi üzerine ders yapıyoruz. Ana sınıfında çocukları “Haydi, şimdi çiçek olun” diye düzene sokuyor, sonra kabak çiçeği gibi açılmalarını bekliyoruz.

 

Çok bekleriz!

 

İyi tatiller diliyorum!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.