Vitrin yorgunluğu

Sesli Dinle
A -
A +

Daha önceki bir yazımda modern insanın tercih yorgunluğundan bahsetmiştim. Dünyanın hiçbir döneminde, insanların bu kadar çok şey tercih etmek zorunda kalmadığını anlatmıştım.

 

Bu yazıda da yeni bir yorgunluk türünden bahsedeceğim: Vitrin yorgunluğu!

 

Bu kavram muhtemelen ilk defa kullanıldığı için tanımını da ben yapayım bari: Sürekli en ideal hâliyle poz vermeye çalışan ve hayatı sonsuz bir podyumda yürüyormuş gibi yaşayan modern insanın tükenmişlik hissine “vitrin yorgunluğu” denir.

 

Bazen “Üzerimde bir ağırlık var” diye yakınız ya! İşte o vitrin yorgunluğu!

 

Sırtında kırk kiloluk çuvalla dolaşan birisini düşünün… Kendisini olduğundan fazla göstermek isteyen kişinin durumu da çok farklı değil. Yani üzerimizdeki ağırlık, aslında bize ait olmayan bir yükten kaynaklanıyor.

 

Bu yükten kurtulmanın çaresi ise kabullenmekten geçiyor. İnsanın kendisini fiziğiyle, kimyasıyla, biyolojisiyle, tarihiyle ve coğrafyasıyla olduğu gibi kabul etmesi lazım. Çünkü daha kendisini olduğu gibi kabul etmeyen insanın çevreden kabul görmek için giriştiği bu çaba, geride yorgun bedenler ve tükenmiş ruhlar bırakıyor.

 

 

 

Sosyal medyada ayna sendromu

 

 

 

Dijital operasyonla piksel piksel güzelleşmek mümkün. Ama sadece sosyal medyadan tanışan insanlar, yüz yüze gelince birbirlerini tanıyamıyorlar. Makyajsız kameralara yakalanma korkusu, yerini filtresiz çıplak göze yakalanma korkusuna bıraktı.

 

Sosyal medya profil resminizle gerçek görüntünüz arasındaki yaş ve beden farkı ne kadar çoksa, vitrin yorgunluğunuz da o kadar çok demektir. Estetik operasyonlarda talep patlamasına sebep olan bu duruma SMAS, yani Sosyal Medyada Ayna Sendromu diyebiliriz.

 

Şöyle düşünün; Bir kişi sosyal medyada bir fotoğrafını paylaşıyor. Ama paylaşmadan önce fotoğrafla dakikalarca oynuyor. Pürüzler gidiyor, kırışıklıklar düzeliyor, yüz inceliyor, dudaklar kalınlaşıyor, bakışlar derinleşiyor falan...

 

Kişi güzelliğinden veya yakışıklılığından emin olunca fotoğrafı paylaşıyor. İlk birkaç beğeni ve yorumdan sonra kalkıp mutlu bir şekilde mutfağa doğru yürüyor. Tam mutfağa girecekken koridordaki boy aynasında kendisini görüyor. Aynada filtre teknolojisi olmadığı için ekranda yaşanan coşku, yerini hayal kırıklığına bırakıyor.

 

Kişi, biraz önce paylaştığı yüzle, aynaya yansıyan yüz arasındaki farkı gidermek için de hemen bir estetik cerrahla randevu oluşturuyor.

 

Yani insan önce kendisini istediği gibi çiziyor. Sonra da çizdiği kişiye benzemek için gidip sağını solunu çizdiriyor.

 

Modern dünyanın en büyük trajedisi bu olabilir mi?

 

 

 

Kola şişesine konmuş tarhana

 

 

 

Vitrin yorgunluğu sadece fiziksel görünümle ilgili kaygılardan ibaret değil elbette. Kullan-at kimlikler ve ikinci el karakterler de insanı çok yoruyor. Kendisi hariç herkese benzemeye çalışan insan modifiye arabalara benziyor bir süre sonra. Kaporta yaldır yaldır parlarken, motor tekliyor. Hız 20 kilometre ama abart egzoz mahalleyi gürültüye boğuyor.

 

Bir keresinde şöyle bir cümle kurmuştum; “Kola şişesine konmuş tarhana gibiyim. İçimde bir Anadolu esintisi, dışımda Amerikan özentisi…”

 

Galiba durumumuz biraz buna benziyor.

 

Hâlbuki insan kusurları kadar güzel, zayıflıkları kadar güçlüdür. El âleme göre şekillenen kimlikler ise hükümsüzdür.

 

Bu yüzden önce kendini kabulleneceksin. Zaaflarını ve eksik yönlerini fark edeceksin. Başın biraz öne eğik olacak. Kalbin mahzun, gönlün biraz kırık olacak belki. Ama ahlaki olgunluğa erişmenin ve mutlu olabilmenin tek yolu bu inan!

 

Hakikatle kucaklaşmak istiyorsan önce nefsinle tanış. Nefsinle tanışmadan her işini ona danışırsan, kendinle falan barışamazsın.

 

Hayata en güçlü başkaldırış, kabullenmeyle başlar. Öz güvenin ön şartı da ne kadar aciz olduğunu fark edebilmektir. Miş gibi yaşamak insanı yorar. Kurgu hayatlar, kurgu karakterler üretir.

 

Gerçekten mutlu olmak istiyorsan şu ışıkları kapat! Sahneden in ve kendi içine dön!

 

Çünkü mutluluk vitrinle değil, fikrin ve zikrinle ilgilidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.