Serpil'in hâli onu korkutuyordu!..

A -
A +

Çalışma arkadaşlarının "Sen bayılırsın böyle havalara" sözlerine gülümsedi Cahit Bey: - Bayılmaz mıyım? Gelirken açgözlülük yapıp hepsini ciğerlerime dolduracağım diye uğraşıp durdum. Mis gibi maşallah... Gözünü seveyim denizin. O buram buram iyot kokusu yok mu? Bir de kıymetini bilsek... Diğerleri gülüştüler. Cahit Bey sefer tasını dolabına koydu. Her gün evden yemek getiriyordu. İş yerinde eskiden yemek veriyorlardı ama son zamanlarda biraz zor durumlar yaşadığı için tasarrufa gidilmiş, çalışanların yemeklerini kaldırmışlardı. Cahit Bey de yiyeceğini evinden getirmeye başlamıştı... Masasının başına geçip dosyalarını açtı. Cahit Bey köyündeki tek okumuş insandı. Ticaret lisesini bitirmişti. Yirmi bir yaşında Devlet Demir Yollarına girmiş, otuz beş sene çalışmış, sonunda ekmekliliği gelince gözleri yaşlı ayrılmıştı. Aldığı emekli tazminatıyla başlarını sokacak bir ev almışlardı. Yine de biraz borçlanmışlardı ama zaman içinde ödenmişti borçları. Yaklaşık beş yıldır da bu yemek şirketinin muhasebesinde görev yapıyordu. Masasının başına geçince içinde kendisini rahatsız eden bir sıkıntının varlığını yeniden hissetti. Üzüntüsünün sebebi kızıydı. Serpil'in hâli onu korkutuyordu. Gözünün bebeğiydi iki yavrusu da. Hele kızı! Onun naif hâli, hep korunmaya muhtaç çekingen duruşu, yaşadığı olumsuzluklar karşısındaki güçsüzlüğü Cahit Bey'i kızının arkasında durduğunu hissettirmek zorundaydı. Yorgundu. Hayatın acımasız ve yorucu temposu, çalışarak geçmiş bir ömrün yıpranmasına yol açmıştı. Son gayretleriyle çırpınıyordu yaşlı adam. Oğlu okulunu bitirdiği ve çalışmaya başladığı zaman biraz olsun rahat edecekti. Eğer Serpil de kendisini toplayıp yeniden hayata tutunursa, hele bir de güzel bir evlilik yaparsa karı koca hiçbir dertleri kalmayacak, yorgun yaşanan bir hayatın son bölümünü hayal ettikleri gibi rahat ve huzur içinde geçirebileceklerdi... Derin bir nefes aldı. Serpil'in durumu gerçekten ciddiydi ve bir an önce el atmaları gerekiyordu. "Karşıma alıp konuşmalıyım bu kızla, böyle olmayacak. Olmazsa bir doktora götürelim..." diye geçirdi içinden. Verdiği karar hoşuna gitmişti. Selim'le de konuşmalıydı. Onun da ablasına daha yumuşak yaklaşması ve onun yaşadıklarını anlamaya çalışması lazımdı. Bu gibi durumlarda mantığın mutlaka ön planda olması gerekiyordu ama nedense hiç ciddiye alınmayan tek şeydi mantık. Bunun için suçlanamazdı Serpil. Yaşadığı dönem mutlaka geçecekti. Sadece ona yardımcı olmak gerekiyordu. Suçlayıcı tavırlar takınmak, sürekli yanlış yaptığını söylemek onu uzaklaştırır, bir sonuç alınmasına engel olurdu... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.