Rıfat beyin suratı asılmıştı. Hiç tarzına yakıştıramayacağı şeylerdi bunlar. Bugüne kadar dikkatle koruduğu otoritesinin sarsıldığını düşünüyordu: - Ben istemem böyle şeyler Saliha... Bir gören olsa, bir duyan olsa... Saliha hanım elini kaldırıp sözünü kesti kocasının: - Yok öyle bir şey Rıfat bey, hemen sinirlenme. Seda'yı bilirsin. Korkar hem böyle şeylerden. Ama şimdi kızın gönlü başkasındayken bir diğerini diretmek olur mu? Bak Şefika'nın kızına! Allah saklasın... Rıfat bey kükredi adeta: - Öyle bir şey olursa sonu çok kötü olur... - Yok, öyle deme bey! Çevreye şöyle bir bak, onların da bizim zamanımızdaki gibi olmalarını nasıl isteriz?.. Rıfat bey ne diyeceğini şaşırmıştı, neden sonra biraz daha sakin bir sesle: - Kimin nesiymiş öğren Saliha, fazla uzatmasınlar, bir an önce bağlayalım şu işi... Saliha hanım derin bir nefes aldı. Beklediğinden daha kısa sürmüştü kocasını ikna etmesi... - Ben konuşurum merak etme sen... Sen bir şey deme sakın kıza... Rıfat bey cevap vermedi. İçinden bu devirde kız evladı yetiştirmenin asıl zorluklarının şimdi başladığını düşünüyordu. Düşünceli bir şekilde Bekir'e ne söyleyeceğinin hesabını yapmaya başladı... *** Kaan kabanının yakalarını kaldırıp duvara dayandı. Yaklaşık bir saattir sokağın başında bekliyordu. Gözlerini Rıfat beyin ahşap evine dikmiş, soğuktan kıpkırmızı olmuş ellerini yumruk yaparak ceplerine sokmuş, omuzlarını kaldırmış, bir şeyler görebilmek amacıyla bütün dikkatiyle bakıyordu. Gece hiç uyumamıştı. Aklı devamlı Eda'ya takılıydı. Genç kızın rahat ve kendinden emin tavırlarına hayran olmuş, garip bir tutkuyla bağlandığını hissetmişti. Sabah erkenden kalkmıştı. Eda ile daha uzun ve geniş bir konuşma yapmak isteğiyle yanıp tutuşuyordu. Ona içinde filizlenen duygularından bahsetmek istiyor, onun kendi hakkındaki düşüncelerini merak ediyordu. Ahşap evin bahçe kapısının açıldığını fark edince biraz geri çekildi. Orta boylu, kır saçlı, geniş yüzlü, bıyıklı bir adamın çıktığını gördü. Herhalde Eda'nın babası olmalıydı bu adam. Biraz dikkatlice bakınca alın yapısının ve dudaklarının biçiminin ne kadar genç kıza benzediğini gördü. Dikkat çekmemek için ayakkabısının bağlarıyla ilgilenmeye başladı. Rıfat bey yanından ağır adımlarla geçip gitti. Tekrar doğrulan Kaan yeniden gözlerini eve çevirdi. Hiçbir hareket görünmüyordu. Birkaç adım daha yaklaştı eve doğru. Birden kapıdan genç bir kızın çıktığını gördü. Yaklaşık Eda boyunda, kısa saçlı, esmer bir kızdı. "Bu da herhalde kardeşi olsa gerek..." diye mırıldandı. Kendisini gizlemeye gerek duymadı bu sefer. Cesaretle yanına yaklaştı genç kızın: - Affedersiniz, size bir şey soracaktım... Ceyda şaşırmış bir şekilde baktı yakışıklı gence: - Evet, sorun... - Şey... Ben Eda hanımı arıyordum, siz sanırım kardeşi olacaksınız. > DEVAMI YARIN