Tamer elini kaldırdı "tamam" anlamında. Masanın üzerindeki çay bardağını alıp bir dikişte bitirdi. Sonra elinin tersiyle ağzını kuruladı: - Hafta başında isterim parayı. Sana beş gün müsaade. Bak, kimseye yapmam bu iyiliği. - Allah razı olsun, diye mırıldandı Halil. Kafasının içi son derece meşguldü. Ne yapıp edip kalan miktarı bulması lazımdı. Öfkeyle baktı uzaklaşan Tamer'in ardından. Aklına hiçbir çare gelmiyordu. Safiye'nin maaşını alamazdı çünkü bir sonrakini bile eline geçirmişti. Kaç gündür bu işle uğraşıyordu. Resimlerini, evraklarını tamamlamış, Tamer'e teslim etmişti on gün önce. "Para bulmalıyım, mutlaka bulmalıyım..." diye söylendi kendi kendine. Kara kara düşünüyordu. Bütün gününü bir çare arayarak geçirdi. Akşam eve geldiği zaman hâlâ bir çözüm bulamamıştı. Safiye sofrayı hazırlamış bekliyordu. Genç kadın birkaç gündür kendisini iyi hissetmiyordu. Suratı hâlâ on beş gün önce yediği dayaktan mosmordu. Kocasının geldiğini duyunca korkuyla kalktı ayağa. Kapının önünde, kenarda beklemeye başladı. Halil ona ters bir bakış fırlatarak girdi içeriye. Hiç konuşmadan oturdu sofraya. Hakan uyanmıştı. Divanın üzerinde cin gibi bakışlarla seyrediyordu etrafını. Safiye hemen kocasının yemeğini koydu. Kendisi de usulca ilişti sandalyeye. Sessizce yemeğini yemeğe başladı. Kafasını hiç kaldırmıyor, kocasının yüzüne bakmıyordu. Bu sırada huzursuzlanan bebek ağlamaya başlamıştı. Genç kadın fırladı yerinden, oğlunu kucağına alıp susturmak için hafifçe sallamaya başladı. Ama küçük bebek susmuyordu. Halil öfkeyle söylendi dişlerinin arasından: - Şunu sustur, yoksa ben susturacağım. İkinizi de susturacağım. Kafam şişti yahu!.. - Tamam, diye mırıldandı Safiye. Hemen oğlunu kucaklayıp odadan çıktı. Halil sıkıntıyla bakındı çevresine. Birden masanın bir kenarında duran anahtarları gördü. Safiye'nin çalıştığı evin anahtarlarıydı. Aklına gelen bir fikirle gözleri parladı. Uzanıp anahtarları aldı, aceleyle cebine attı. Sonra da hızlı hızlı yemeğini bitirdi. Yemekten hemen sonra ceketini giyip hiçbir şey söylemeden fırladı dışarıya. Safiye onun evden gittiğini fark edince rahat bir nefes aldı. Halil'in evin içinde olmasının oluşturduğu gerginlik, huzursuzluktan kurtulmuştu. İçini çekti. Anormal bir mide bulantısı vardı. "Nane, limon kaynatayım kendime..." düşüncesiyle mutfağa gitti. Yorgunluktan bacakları ağrıyordu. Birkaç dakika sonra nane limon dolu bardağını alıp divana oturdu. Usul usul içmeye başladı. Allahtan bir işi vardı. Hülya hanım çok iyi bir insan olmasının yanı sıra çok da akıllı bir kadındı. Bugün kendisini dinlerken gerçekten ne kadar üzüldüğü gözlerinden, sesinin titremesinden belli oluyordu. Nane limonunu bitirdikten sonra usulca kıvrıldı divana. Kimbilir kaçta gelirdi Halil... *** Halil etrafına bakındı kuşkuyla. Sitenin girişindeki güvenlik görevlisine yaklaştı: - Selamünaleyküm arkadaş... Bizim hanım burada çalışıyor, Hülya hanımın evinde. Çantasını unutmuş, onu almaya geldim. İznin olursa gidip alıp geleyim. DEVAMI YARIN